Ah Şu Babalar Yok Mu?
Ayşegül Özgüner, Editör
Babalar ve çocukları arasındaki ilişkiler, anne ve çocuk arasındaki ilişkiye göre çok farklı olabiliyor. Nasıl mı?
Bir kere bir kadının çocuğa bakışıyla bir babanın çocuğa bakışı birbirinden tamamen farklıdır.
Bir kadın ya da anne çocuğa nasıl bakar, çocuğumun üstü temiz mi, altı temiz mi, peki karnı tok mu, gazı da çıktı mı, aman uykusu da geldi, oh ne güzel, bir de banyoya soktum mu, burnu açık mı hadi onu da temizleyelim. Hadi bunun biraz ötesine gidelim, bak bu çiçek bu böcek der. Ama babaların fırsatları olduğunda oynadıkları oyunlara dikkat ettiniz mi hiç… Akla hayale sığmayan bir hayal gücü, doktor bu ne, diyesi gelir insanın.
Babalar çocuğa bakarken anneler kadar sınırlı bakmazlar. Onu dürtmek isterler, kışkırtırlar, kızdırırlar (bu arada anneler de kudurur), çocuk eğer erkek çocuksa boğuşurlar, kız çocuksa şimdiye kadar hiçbir kız arkadaşlarına vermedikleri ilgi, sevgi ve şefkati sonuna kadar verirler kızlarına. Annelere göre daha rahattırlar, daha az kuralcıdırlar, dışarıdaki dünyayı tüm karanlıklarıyla bir kadından daha iyi tasavvur edebilirler. Erkek çocuğun hem rakibi hem kahramanı, kız çocuğunun ise sadece kahramanıdırlar. Hatta ilerde evlenmek istedikleri adamın ta kendisi.
Baba ve çocuk evde, peki neler olur evde bilir misiniz? Hayali senaryolar üzerinden savaş çıkar evde. Koruma kalkanları açılır, uçuşa geçilir zannedersin ki evde Star Wars’un yeni bölümleri çekiliyor. Hayali kılıçlar çekilir. Erkeklerin Star Wars’un neresini sevdiğini bir türlü anlayamayan ben ve her izlediğimde bu kim, bu ne yapıyor diye soran ben, sanırım bu senaryolara asla dahil olamayacağım.
Bu hayali oyunlara herhangi bir oyuncağın eşlik etmesi de gerekmez hani. Karton, ip, bant, etrafta bulunan her türlü ıvır zıvır malzemenin onların oyunlarında bir işlevi vardır. Tıpkı bir sinema filminde herhangi bir sahnede eğer bir silah görünüyorsa o silahın ilerki sahnelerde kullanılacağı gibi, evdeki tüm malzemeler geçer ellerinden. Evcilik oynama zihniyetiyle büyütülmüş ve içinde hala naif bir küçük kız çocuğu saklayan anne, evcilik oynamanın ötesine geçemez bir türlü. Ha arada kendisini aştığı da olmaz mı? Olur tabi, anne, yeterki istesin, bir kere içindeki sese kulak verirse anneden daha usta oyuncu zor bulunur valla. Babaları bile sollar atar…
Bir anne evde koltukların üzerindeki minderlerin en çok yerli yerinde durmasından keyif alır dimi, hatta simetrisi bile bozulmasın, on kere bozulsun on kere düzeltir o minderleri, narin elleriyle. Bu sırada söylenmeler de eşlik edebilir bu eyleme, bunları kaç tez toplayacağım minvalinde. İşin kuralı bu, o eller çalışırken o çene de mutlaka çalışacak 🙂
Peki babalar ne yapar biliyor musunuz o minderlerle?
Aman Tanrım neler yapmaz ki, say say bitmez. Bir kere o minderler birer mancınığa dönüşüp havada ordan oraya uçarken annenin de gözü yuvalarından çıkar. Aha şimdi bir şey kıracak bunlar, şimdi çocuğumun bir yeri acıyacak bakışıyla ve hayretle izler onları. Hatta o bile dahil olur arada oyunlarına. Kötü kalpli baba, kaçırır oğlanın gül gibi anasını. Oğlan şövalye ruhlu bırakır mı kötü adama anacığını. Savunur sonuna kadar. Taaa ki baba pes edene kadar. Gül gibi anne artık şövalyenindir. Hiç sulanmasın kötü baba 😉
O minderler daha ne işlere yarar. Yere yatan çocuğa yuva olur. İtinayla baba oğul üst üste dizerler o minderleri, anne dağınıklığı görmeyim diye atar kendini mutfağa. Zavallı annenin tek tesellisi çocuğunun kulağına çalınan kahkahalarıdır. Çocuğu gerçekten mutlu ya, varsın dağınık olsun o ev, neye yarar düzen, mutsuz olduktan sonra…
Ya o perdeler, düzgün dursun diye gözüne baktığınız perdeler var ya çok iyi saklanma yeridir gerçekten, çocuk ne yapsın. Her akşam arkalarında bir tur atılır mutlaka. Üzerinde yemek lekeleri, çikolata izleri ya da boya kalıntıları ile perdeye yeni bir hava gelir… Çocuk erkekse, sarınıp sarmalanır perdeye pelerin olur ona canım perdeler. Çocuk kızsa eğer gelinlik olur. Ama sonunda dayanamaz anne ve perde yırtılacak, kornej düşecek derken perdeler ve anne rahat bir nefes alır.
Annenin kucağına almaya kıyamadığı, orasını burasını acıtmaktan deli gibi korktuğu bebeği babanın ellerinde oyun hamuruna dönüşür. Aman Tanrım, çocuğumun başına bir iş gelecek diye koca koca pörtlettiği o gözlerini kamufle etmeye çalışır anne. Onun kalbi yerinden oynadıkça, çocuğu daha büyük zevkle atar kahkahalarını. Ayaklarından tutularak baş aşağı çevrilmiş çocuk mu ararsınız, omuzlara binmiş kapıların altından her geçişte annenin kafasını eğdiği evin içinde turlandığı arabacılık mı… Havalara hoplatmayı saymıyorum bile.
Sonuç olarak gayet insancıl yapıda olan anneler, vurmaya, kırmaya kıyamayan eşsiz ve mükemmel kadın ruhu, erkeklerin dünyasıyla ne kadar farklı zeminlerde olduğunu çocuklarıyla paylaşılan oyunlardan bile fark eder.
Baba çocuk için hayata karşı güveni temsil eder. Kocaman ellerinin arasında tuttuğu çocuğunun küçücük ellerine hangi duyguları da beraberinde bıraktığını çocuktan daha iyi kimse bilemez. Hayatta karşısına çıkabilecek her türlü kötülüğe karşı onu koruyacak tılsımlı bir şeyler vardır sanki babanın ellerinde. İyiki varsınız babalarımız, sadece onlara daha çok vakit ayırın olur mu, çünkü sizin verdiklerinizi onların başkalarından alma şansları gerçekten yok.