Boşanma ve Çocuk
Beril Öztürk, Uzman Psikolojik Danışman
Boşanmanın sonrasında yaşanılan ortama uyum sağlama için geçen zaman periyodu, ölüme göre daha uzun olmaktadır. Araştırmacılara göre, bu süreç içerisinde çocuk dört evreden geçmektedir. Bu evreler; boşanmayı reddetme, bu duruma çaba harcama, depresyon ve boşanmayı kabullenme biçiminde sıralanmaktadır.
Boşanma, çocukların çoğu için güç bir geçiş dönemidir. Anne ya da babadan biriyle birlikte yaşamak, hem çocuk hem de birlikte yaşadığı anne ya da baba için bir risk ortamı olarak algılanmaktadır. Boşanmış anne-babaların çocuklarına, anne ve babalarının ayrı olmalarıyla ilgili sorular sorulduğunda, genellikle utanıp üzülmekteler; ayrı olan anne ve babayla güzel vakit geçirdiklerinde ya da ayrı olan anne-babanın yanında kalmak istediklerindeyse, kendilerini suçlu hissedebilmektedirler.
Çocuklarda anne ve baba ayrılığının ardından ortaya çıkan ruhsal belirtiler çok çeşitlidir. Bunlar arasında, huysuzluk, hırçınlık, tedirginlik, saldırganlık ve bağımlılık en sık görülen davranışlardır. Çocuktaki uyumsuzluk belirtileri, çocuğun yaşına, anne ve babayla olan ilişkisine ve cinsiyetine göre değişiklik göstermektedir. Ancak her boşanmanın ardından çocuk olumsuz yönde etkilenmeyebilir. Tek çatı altında yaşamasalar da, anne ve baba sevgisinden yoksun kalmayan bir çocuğun ruh sağlığı bozulmayabilir.
Boşanma Olayının Etkileri Çocuğun Yaşına Göre Değişiklik Gösterir:
Süt çocuğunun, boşanmadan önceki aile çatışmalarını anlamaması, taraf tutmak zorunda kalmaması ve genellikle anneye bırakılması nedeniyle boşanma olayından fazla zarar görmediği savunulmaktadır. Ancak bu çağda ve okulöncesi döneme kadar olan süre boyunca, anne boşanmanın etkisinde kalarak bunu çocuğa yansıtırsa, çocukta korku, inatçılık, uyku ve beslenme bozuklukları, yatak ıslatma gibi olumsuz davranışlar görülebilmektedir. İki-üç yaşlarına rastlayan boşanmalarda, çocukta terk edilme korkusu görülmektedir. Bu korku anne-baba arasındaki anlaşmazlıkların boşanmadan sonra da sürdüğü durumlarda artmaktadır.
Boşanma, çocuk üç-dört buçuk yaşlarındayken ortaya çıktıysa, çocukta saldırganlık ve çekingenlik davranışı, çocuğun kendini suçlu hissetmesi sonucu özgüveninin zedelenmesi ve hayal gücünde azalma görülmesinin yanı sıra, çocuğun diğer kişilerle ve çevreyle iletişim yolları da kapanabilir.
Beş-altı yaşlan arasında bu tepkilere ek olarak endişe, rahatsızlık ve abartılmış korkular görülebilir. Sosyal gelişimlerinde gecikmeler oluşabilir. Kekemelik, altını ıslatma ve dışkı kaçırma gibi sorunlar da görülmektedir.
Okulöncesi döneme rastlayan boşanmalarda, çocuk olayı tam olarak kavrayamamakta ve kendinin annesinin mi yoksa babasının ailesine mi ait olduğu konusunu çözümleyememektedir. Çocuk, anne ve babanın eş olmadıkları halde, nasıl anne-baba olduklarını anlayamamaktadır.
Yapılan çalışmalar sonucunda, ilk beş yaş içinde anneden ayrı kalan çocukların suçlu davranış yapısı geliştirdikleri saptanırken, suçlu çocukların %40’ının parçalanmış aileden geldikleri saptanmıştır.
İlkokul dönemindeki çocuklarsa, boşanma olayı karşısında şiddetli üzüntü, korku ve kaygı gibi tepkiler verebilmekte; bu korku ve kaygılara karşı benliklerini korumak amacıyla, reddetme ve karşıt tepki verme mekanizmalarını kullanmaktadırlar.
Boşanma Durumunda Çocuğa Nasıl Yaklaşılmalıdır?
Boşanma, istenilmeyen ve zor bir durumdur. Hiçbir zaman çocuğun yaşamını olumsuz biçimde etkileyerek onu hayal kırıklığına uğratmamalıdır. Çocukların böylesine üzücü olaylardan etkilenmemeleri ya da etkilenmelerinin en az düzeyde tutulabilmesi için, anne ve babaların hatalı davranışlardan kaçınmaları ve bazı sorumlulukları yerine getirmeleri gerekmektedir.
Boşanmadan sonra, ilişkilerini uygar bir biçimde sürdürerek, çocuğa her zaman sevildiği ve istenildiği duygusu hissettirilmelidir.
Boşanmanın anlamı çocuğa açık ve kesin dille anlatılmalı, birleşme ve barışma umudu verilmemelidir.
Anne ve babalar çocuğa boşanmanın bir süre onu mutsuz edeceğini bildiklerini söyleyerek boşanmada onun bir suçu olmadığını belirtmelidirler.
Boşanma olayından sonra anne ya da babadan biri, diğerinden öç almak için çocuğu araç olarak kullanmamalıdır. Çocuğu yanına alan anne ya da babanın onu diğer ebeveyne göstermeyip, karşı tarafı cezalandırması, çocukta ciddi sorunlara neden olmaktadır.
Anne-babalar çocuğu karşı tarafa göndermekle tehdit etmemelidir. Çok zararlı olan bu tutum sonucunda, çocuk kendini yalnız hissederek, kendisine ve çevresine güvenini kaybedebilir. Bunun yanı sıra, çocuğun kötü özelliklerinin diğer ebeveyne benzetilmesi de çok sakıncalıdır.
Çocuğun yaşadığı yer sabit kalmalı, değişmemelidir. Çocukta bir mekana ait olma duygusu bulunmaktadır. Boşanma sonrası, çocuk sahip olduğu mekanı kaybetme korkusu yaşayabilir. Bu nedenle anne ve babalar, çocuğun yerini sık sık değiştirmekten kaçınmalıdırlar.
Boşanmış ebeveynlerin çocuğuna “bundan sonra benim hayat arkadaşım, tüm varlığım sensin” gibi yüklemeler yapmamalıdır ve çocuğa taşıyabileceği daha fazla sorumluluk yüklememelidirler.
Anne-babalar, çocuğa acıma duygusuyla ya da şımartacak biçimde yaklaşmamalıdırlar. Çocuklar bu durumu isteklerini gerçekleştirmek için koz olarak kullanabilirler. Anne ve babaların buna karşı dikkatli olmaları gerekmektedir.
Anne ve babalar, çocuklarını haber taşıma aracı olarak görmemeli; birbirlerine iletecekleri mesajlar için asla çocuğu kullanmamalıdırlar.
Anne-babalar, boşanmadan dolayı mutlu olsalar bile, çocuklarının yitirme duygusu yaşadıklarını unutmayıp, üzüntülü ve kederli günlerinde onlara yardımcı olmalıdırlar.
Anne-babalar için yerine getirilmesi çok zor olan sorumluluklardan birisi de, çocuklarla olgun, paylaşımcı ve iyi bir ilişki sürdürebilmeleridir. Çocuklarını ilgili bir biçimde dinlemelidirler. Eğer çocuk boşanmanın etkisinde kalarak, sonuçtan olumsuz yönde etkilenirse, anne-babalar çocukları için profesyonel yardım olanağı sağlamalıdırlar.
Hem toplumların gelecekteki başarısı, hem de kültürel mirasın devamlılığının her yönden iyi yetiştirilmiş çocuklarla mümkün olduğu unutulmamalı ve çocuklara önem vererek, sevgiye layık oldukları onlara hissettirilmelidir.