Ek Gıdaya Geçiş
Emel Konak, Uzman Hemşire
Ek gıdaya geçiş döneminde bebeklerin mide kapasiteleri küçük olduğu için onları az az besleyerek bu döneme başlamak gerekmektedir. Az miktarda besin ile verilmek istenen enerjiye ulaşılması gerekir. Bu nedenle ek gıdalara meyve suları ile başlanır. Meyve suları tek tek verilir. İlk önce bir çay kaşığı ile başlanır. Alerjik bir durum gelişip gelişmeyeceği kontrol edilir. Eğer bir problem gözlenmezse miktar günlük olarak yavaş yavaş artırılır.
Sütlü unlu mamalar ve yoğurt, anne sütü yanında bebeğe ilk verilecek ek gıdalar olmalıdır. Sütlü unlu mamalar hazırlanırken buğday unu dışındaki alerjik özellikleri daha az olan tahıl unları tercih edilmelidir. Pirinç unu bu özelliği nedeni ile sıklıkla kullanılır. Önceleri sulu muhallebi şeklinde hazırlanarak bebeğe sunulan mamaların yoğunluğu daha sonra giderek arttırılır. Tahıl mamalarının süt ile hazırlanması bitkisel proteinlerdeki bazı eksikliklerinin hayvansal kaynaklı proteinlerle giderilmesine olanak verir. Ailenin sosyo-ekonomik durumu elverdiğinde hazır “devam mamaları” evde hazırlanan sütlü unlu mamalar yerine verilebilir.
Demir içeriği yüksek sebzelerden bebek için hazırlanan sebze çorbaları 6-8 ayda bebeğin diyetine eklenmelidir. Referans protein olarak kabul edilen yumurta sarısı katı pişmiş halde bu aylarda verilmeye başlanabilir. Azdan başlanarak 8-10 günde tam yumurta sarısına erişilir. Önerilen diyete göre bebeğe haftada 2-3 yumurta sarısı verilmelidir.
Dana eti, balık ve tavuk eti gibi protein kaynaklarının diyete eklenmesi 7-8’inci aylarda olmalıdır. Et başta protein olmak üzere demir, çinko gibi mineralleri de sağlar. Başlangıçta sebze çorbalarına eklenen kıyma şeklinde tüketilen et, daha sonraki aylarda, çiğnemeyi öğrenen bebeğe köfte şeklinde sunulabilir. 7-9’uncu aylarda pilav, makarna, ekmek gibi nişastalı besinler verilmeye başlanabilir. Erken dönemde hazırlanan çorbalara eklenen baklagiller daha sonraki aylarda uygun şekilde hazırlanmış olarak diyete eklenebilir.
9-12 aylar aile sofrası için hazırlanmış yiyeceklerden bebek için uygun olanların seçilerek bebeğe verilebileceği aylardır. Anne evdeki yiyeceklerden uygun olanlarla bebeğini ideal besleyebilir. Özellikle geleneksel Türk mutfağının tarhana çorbası, dolma gibi yemekleri bebeğin beslenmesi için idealdir. Anne bu besinlerle bebeğini iyi besleyebileceğini bilmeli, anne ekonomik bir şekilde bebeğini iyi beslediğinin huzurunu yaşamalıdır. Bebeğin aile sofrası için hazırlanan besinlerle beslenmesi anneye bebeğin eğitimi ve diğer ev işleri için vakit kazandıracaktır. Bu aylarda çocuk aile sofrasına oturtulmalı, kendisini beslemesi için ona fırsat verilmelidir.
Ek Besinlere Geçişte Nelere Dikkat Edilecek?
Ek besinlere geçiş döneminde annenin uyarılması gerekli bazı konular vardır. Bu önerilere uyulması dönemin sorunsuz geçmesini sağlayacaktır.
- İlk kez denenecek besinler haftada bir çeşit olacak şekilde başlanmalıdır. Bebeğin yeni besinlere alışması için ona zaman tanınmasının yanı sıra istenmeyen bir reaksiyon geliştiğinde hangi yiyecekten olduğu bu yolla kolayca saptanabilir.
- İlk kez denenen besin tek öğün olarak ve çok az miktarlarda verilmeye başlanmalı, bebeğin alımına uygun olarak miktar ve öğün sayısı arttırılmalıdır.
- İlk kez denenecek besinler bebeğe açken verilmeli, bebek almazsa zorlanmamalı, bir süre geçtikten sonra tekrar denenmelidir.
- Tüm besinler kaşık ile verilmelidir.
- Bebeğe verilecek yiyecekler doğal ve taze ürünler kullanılarak hazırlanmalı, konserve, dondurulmuş yiyecekler, katkı maddeli hazır besinler verilmemelidir. Hazırlanan yiyecekler uzun süre oda ısısında bekletilmemelidir.
- Gıda hijyenine uyularak hazırlanan yiyeceklerin hazırlanmasında kullanılan su kaynatılmalı, gereçler kaynatılarak temizlenecek türden seçilmelidir.
- Besinler hazırlanmadan ve bebek beslenmeden önce eller mutlaka yıkanmalıdır.
Ek Besinlere Geçişte Ne Tür Sorunlar Olabilir?
Ek besinlere geçiş döneminde karşılaşılan en önemli sorun zamanlamanın yanlış olmasından kaynaklanmaktadır. İshal başta olmak üzere enfeksiyonlar da bu dönemde en çok karşılaşılan sorunlardır. Bebeğin anne karnındaki dönemde anneden sağladığı pasif bağışıklık bu dönemde artık koruma sağlamamaktadır, enfeksiyonlardan bebeği koruyan anne sütü tüketimi de azalmıştır.
Ek besinlerin hazırlanış, saklanış ve bebeğe sunuluş aşamasında kontamine olması halinde korumasız olan bebekte kolaylıkla ishal gelişir. Enfeksiyonlar gerek iştahı azaltarak alımın kısıtlanmasına, gerek yıkım nedeni ile kullanımın artmasına yol açarak çocuğun enerji ve protein bakımından negatif dengeye girmesine neden olur ve enfeksiyon-malnütrisyon kısır döngüsü gelişebilir. Verilen ek besinlerin yetersizliği de ciddi sorunlara yol açabilir. Sık geçirilen enfeksiyonlar, diyete inek sütünün eklenmesi, ek besinlere geç başlanması gibi olaylar bu dönemde demir eksikliği anemisinin sık gelişmesinin nedenleridir. Özetle çevre koşulları ve sosyo-ekonomik koşulların yetersizliğinde ek besinlere geçiş dönemi bebeğin yaşamda kalma savaşı verdiği dönemdir.
Ek besinlere geçiş dönemi gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde bebek ölümlerinin ve hastalık gelişiminin en yüksek olduğu dönemdir. Bu dönemde bebeğin büyümesinin izlenmesi son derece önemlidir. Büyüme eğrisindeki küçük bir sapma dahi hekimi ve anneyi gelecekteki büyük tehlikelere karşı uyarır.
Ek besinlere geçiş dönemi, bazı kurallara uyulmadığı takdirde çeşitli organik nedenli sorunların yanında bazı psikososyal sorunların da gelişebileceği bir dönemdir. Annenin bebek doyduğu halde ek besin vermekteki ısrarı, bebeğin istemediği besinleri vermek için yapılan zorlama gibi nedenler bebek-anne ilişkisinde zedelenme yaratabilir. İştahsızlık, kusma, bunların sonucunda yetersiz kilo alımı, anne ile bebek arasındaki beslenme ilişkisinin bozulmasından kaynaklanabilen ciddi sonuçlar yaratabilen olaylardır. Bu tür sorunların gelişmemesi için anneye bebeğini beslerken acele etmemesini, ısrarcı olmamasını öğütlemek gerekir.