Erkek – Kız Çocuğu Kodlaması
Özlem Onay, Eğitimci
5 yaşında bir oğlum var. Sınıfında “en nazik” olan arkadaşlarıyla oynamayı sever. Savaş oyuncakları ve süper kahramanlardan hoşlanmaz. Çocuklar savaş oyunları oynarsa, büyüyünce savaş çıkarabileceklerini söyler.
Son dönemde kız çocukları tarafından en sevilen karakter olan “Elsa”yı izlemeye, şarkılarını söylemeye bayılır. İlk defa şevkle “Let It Go” şarkısını söylediğini gördüğümüzde şaşırmış ve “Öğrenmişsin şarkıyı. Artık Zeynep’le (kuzeni) söyleyebilirsiniz.” demiştik. Ancak daha sonra, her an “Let it goooooo” şeklinde evde dolaşan birini görmek işin doğrusu biraz tuhaf olmaya başladı.
Tepki vermeyip bir süre sonra geçeceğini düşündük ki okul açıldı. Okulun ilk günü okulun kapısında “bir şey söyleyeceğim” dedi. “Anne Elsa olduğumu kimse bilmesin. Aramızda sır.”
Oğlumuz erkek olduğunu ve başkaları tarafından erkeklerin sevmemesi gereken bir karakteri sevmesinin hiç de hoş karşılanmayacağının farkında olduğunu, bu kodlamanın onu üzebileceğini düşündüğünü öğrenmiş oldum.
Belki üzerinde durmadığımız için, belki okul açılınca farklı ilgi alanları oluştuğu için bilemiyorum ancak eskisi kadar Elsa çılgınlığımız kalmadı artık. Bu keskin cinsiyet kodlamasının bir kez daha ne kadar rahatsız edici olduğunu, 5 yaşında bir çocuk için bile sorun olduğunu tecrübe etmiş olduk.
Çünkü bizim ülkemizde mor sevemez erkek çocuğu, kız çocuklarının sevdiği karakterleri sevemez. Futbol sevmeli, yaramaz olmalı, kötü bir şey yapan erkek çocuğuysa mazur görülebilir. Doğasında var malum, pardon olmalı. Oysa onlar sadece çocuk. Beğenileri, ilgileri her an değişebilir. Bugün sevmediğini yarın sever.
- Bu kız oyuncağı ama!
- Futbol oynamıyor musun?
- Sen de vur. Erkekler korkmaz!
- Erkekler kızlarla oynamaz!
- Aaaa bu renk çorap giyer mi erkekler?
Örnek çok. Gerçi kız çocukları da maruz kalıyor aynı öğrenilmişliklere. Ağaç gerçekten de yaşken eğiliyor.
Nasıl ki pembe dışında kıyafeti olmayan kız çocuklarımıza, o minicik ayaklara topuklu ayakkabı pazarlanıyorsa, erkek çocukları da tersine fazla sert bir çizgi dünyaya maruz kalıyor. Oysa minik yürekler sevgiyle doğuyor, sevgiyle besleniyor. Sevgiyle büyüyen çocuk, sevgi dolu bir ebeveyn oluyor. Bu yazıda değinmemeyi tercih ettiğim toplumda yaşanan travmaların sebepleri buralara kadar uzanıyor. Alt mesajları okuyan çocuklar gelecekte kabul edemediğimiz birçok kötülüğe sebep olabiliyor.
Birlikte yaşadığımız toplumdan kendimizi soyutlayamayacağımıza göre en azından ebeveyn olarak çocuğumuzun hür iradesiyle seçtiklerine müdahale etmemeliyiz. Birtakım önyargılardan, etiketlemelerden uzakta kalmasını sağlamalıyız ki empati kurmayı, tercihlere saygı duymayı, hak ve özgürlüklere saygı duymayı öğrensin.