Kararsız Anne
Ayşegül Özgüner, Editör
İlk çocuğunu doğuran her annenin er ya da geç karşılaşacağı sorulardan biri de ikinci çocuk ne zaman geliyor? Ona bir kardeş yapmayacak mısınız? Bu soru ilk çocuğunuzun yaşından bağımsız olarak her daim gelebilir. Hazırlıklı olun…
Tuvalet eğitimi almadıysa derler ki iki çocuğun bezi birbirine karışmalı, hemen doğur ikinciyi de.. ya da artık bebeğiniz biraz büyüdü diyelim, bunun boku bacadan çıktı deyip yeni bebeğe sizi kanalize edebilirler. Ya da bir bakmışsınız ki siz bebeklere bakıp onlara gülücükler dağıtmaya, ya da onları sevmeye başlamışsınız… Aman ha! İyi düşünün, sakın aldanmayın 🙂
İkinci çocuğa tamam demeden önce aynen ilk bebekte olduğu gibi hayal dünyasına kaptırmayın kendinizi. Artık ilkinden edindiğimiz deneyimle birçok konuda fikir yürütebilecek duruma gelmiş durumdayız zaten. Bunun hamileliği var, emzirmesi var, sendromları var, uykusuzluğu var… var da var yani… Hele bir de ilk bebekte çevrenizdekilerden eşiniz de dahil olmak üzere çok destek görmediyseniz korkularımıza hak vermek zorunda diğerleri… Doğur demesi kolay ama hadi kardeşim, sen de taşın altına elini sok da görelim o zaman demek lazım.
Bir kere artık o kadar derdi çekerken bir tanesi de dışarda olacak. Siz bulantılarla uğraşırken emekleyen bebeğinizi kim tutacak? Ya da geceleri emzirmek için uyandığınız bebeğinizin sesiyle diğeri de mi uyanacak? Peki ikisini yeniden nasıl uyutacağım? Ya da gece emzirmelerinde uykusuz kaldım diyelim, ertesi gün iki çocuğun öğle uykusu birbirine denk düşecek mi? Ben de uyuyabilecek miyim acaba arada? Bir de bakacak kimseniz yoksa… Ya da ilki büyüdü ve kreşe başlattınız diyelim o zaman ikinciyle kim ilgilenecek, ilkini kim okula bırakacak?
Bu dönemde yaşayabileceklerinizi tekrar gözden geçirmekte fayda var. Size yardım edebileceklerin bir listesini çıkarmakla başlayın derim. Plan yapmak, ben her zaman yapamasam da insanın daha organize olmasını sağlıyor. Okula getirip götürmeler, dede… Alışveriş için (alışveriş bahane tamamen kafa dağıtmak için) dışarı çıkarsam bırakacaklarım… Anne sütü sağılmış durumda… Şöyle ısıtıyorsun, uyanırsa şöyle idare ediyorsun deyip topuklayın… Arkanıza sakın bakmayın… Hem siz geride kalanın surat ifadesine bakıp acıyabilirsiniz, hem geride kalana o bebeği nasıl teslim ettiğinize, kötü anne olup olmadığınıza dair felsefe yapmaya başlayabilirsiniz. Buna başlamadan evvel tüyün derim. Çok düşünmemek lazım.
Ya kardeşler arası ilişki? Onların arası nasıl olacak? Ben illaki yapacakları kavgalarda nasıl bir yol izleyeceğim? Umarım taraf tutmam, ya dersem abisi/ablası ama o daha küçük. Anneler derlerki çocuklar ayırt edilmez, hepsini ayrı ayrı severmiş anneler. Peki seçmek zorunda kalsalar? O zaman ne yapacaklar? Belki hatırlarsınız, tsunami felaketi sırasında bir anne vardı. İki çocuğunu birden tutmaya çalışıyor ama nafile gücü hepsine birden yetmiyor ve bir seçim yapması gerekiyor. Hayat boyu onu arkasından takip edecek bir seçim. Kadın büyük çocuğu sulara bırakıp küçük olana sarılıyor. Siz deyin ki büyük çocuk belki hayatta kalabilirdi, ya da ona gücü yetmez ancak küçük olana sahip olabilirdi. Ama işte o kahreden seçim… Bir ton soru var cevaplanacak kafamda… Ben bunlara cevap verebilirsem, şayet belki olur ikinci…
Anne bitikse herkes bitik olur, unutmayın. Siz önce bir kendinizi dinlendirin, eğlendirin, ne yapabiliyorsanız onu yapın. Sonra o enerjiyle bakın nasıl güzel bir anne oluyorsunuz. Gözleri gülen, neşesi gelmiş… Çocuğuna en faydalı anne en dinlenmiş annedir her zaman…