Op.Dr.Cüneyt Genç, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
1969 Ankara doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimim ardından 1994 yılında Hacettepe Tıp Fakültesi’nden mezun oldum. Hacettepe Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim dalındaki ihtisasımı 1998 yılında tamamladım. Ankara Bayındır Hastanesi’nde 7 yıl, Özel Mesa Hastanesi’nde 1 yıl görev yaptıktan sonra 2008 yılında hastalarıma özel muayenehanemde hizmet vermeye başladım.
Özel muayenehanemde 4 boyutlu (4-D) ultrasonografi, NST (non stress test) gibi yöntemlerle gebelik takibi yapıyorum. Amniosentez gibi işlemleri yine muayenehanemde yapıyorum. Doğumları ve operasyonları hastalarımın tercih ettiği özel hastanelerde gerçekleştiriyorum. 20 yılı aşan meslek hayatım boyunca 500’ün üzerinde açık–kapalı, jinekolojik, rahim ve kist ameliyatı ile binlerce normal doğum ve sezaryen operasyonu gerçekleştirdim. Bunca yıllık hekimlik hayatım boyunca, riskli bir gebeliğin başarılı doğumla sonuçlanması ve hastamın yüzüne yansıyan mutluluk kadar beni mutlu eden bir durum olmadı. O an bütün yorgunluğumu unutuyorum.
Gebelik takibi hizmeti kapsamında son aylara doğru emzirme eğitimleri, bebek bakım eğitimleri vererek anne adaylarını doğum sonrasına hazırlıyorum. Hastalarıma Türkiye’deki ilk ve tek ‘’bebek dostu muayenehane’’ sertifikası olan muayenehanemde hizmet veriyorum.
Muayenehanemizde ayrıca smear testi, ultrasonografi ile kist ve myom takibi, serviks hastalıklarına kolposkopi ve LEEP gibi minör cerrahi işlemleri, yasal sınırlardaki gebelik sonlandırma işlemleri, vajen ve labium estetiği gibi minör cerrahi işlem hizmetleri veriyoruz.
Bir süre önce talihsiz bir paylaşım nedeniyle sosyal medyada çok tepki gördünüz. Konuyla ilgili yazdığınız özür mektubunuzu da gördük. Bununla ilgili söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Keşke hiç yaşanmasaydı… Bu konuyla ilgili gerçekten çok üzgünüm. Paylaştığım görsel iddia edildiği gibi; ‘ne fotoğrafını çektiğim bir kişi ne de bir hastamdı’. Gerçek olmayan, sosyal medyada dolaşan bir fotoğrafın üzerine düşünülmeden anlık yazılan bir espri ile başlayan bu süreç bazı yanlış anlaşılmalara yol açtı. Bu üzücü olaydan sonra samimi duygularımla kaleme aldığım mektubumda üzüntümü, yanlış anlaşıldığım için özrümü ve düşüncelerimi kamuoyu ile paylaştım.
Sizce başarılı emzirmenin formülü nedir?
İlk olarak annenin kendine güvenmesi gerekiyor. Başarılı bir emzirme süreci emzirmeye doğru başlangıcı yapmak ile başlar. Emzirmeye mümkün ise doğum sonrası ilk bir saat içinde başlanmalı. Çünkü bebekler nasıl doğarlarsa doğsunlar ilk bir saat içinde emzirilmeye başlandıklarında memeyi çok güzel kavrarlar ve 30-60 dakika arası emerler. Doğum sonrası hemen yaşanan bu ilk emzirme deneyimi annenin kendine güveninin artmasını sağlarken, hem bebeğin ilk gıdasını alması sağlanır hem de meme uyarısı ile süt hormonu salgılanması erkenden başlamış olur.
Başarılı emzirme yöntemlerinden bahsedecek olursak; beslenme aralıkları bebeğin arzusuna göre ortalama 8-12 kez olmalı. Emzirme süresi bebeğin durumuna göre 15-30 dakika sürebilir. Bebeğinizi kendinizi ve onu rahat ettirecek her pozisyonda tutabilirsiniz. Genel olarak başı ile gövdesi aynı düzlemde olmalı, yüzü memeye dönük olmalı, burnu meme başı hizasında olmalı. Ayrıca yeni doğmuş bebekleri poposundan da desteklemek gerekiyor.
Emzirmenin en önemli noktası bebeği tutuşunuz ve bebeğin memeyi kavratılmasıdır. Memeyi bebeğin ağzına sokmaya çalışmak yerine bebeğin önce arandırma denilen ağzının açtırılması ve sonra bebeği memeye sizin kavratmanızdır. Kucaklama en çok kullanılan pozisyondur. Ters kucaklama ise düşük doğum ağırlıklı prematüre bebekler için uygun olur. Bu durumda anne ters koluyla bebeği destekler. Koltuk altı tutuş pozisyonu ise iri göğüslerde ve memeye kenetlenmekte sorunu olan bebeklerde ve ikiz bebeklerin eş zamanlı emzirilmelerinde kullanılır. Yatarak emzirme sezaryen sonrası veya gece emzirmeleri için uygun olup annenin dinlenerek emzirmesini sağlar.
Anneler ne kadar süreyle emzirmeli?
Anne sütü, bebeklerin gereksinimi olan tüm besin öğelerini ilk 6 ay sağlayabilen en iyi besindir. İlk 6 ay sadece anne sütü verilmesi ve 6’ıncı aydan sonra uygun ek gıdalarla beraber emzirmenin 2 yaşına kadar sürdürülmesi öneriliyor.
Anne sütü nasıl arttırılır?
Şunu belirtmeliyim ki, anneler ihtiyaçlarından fazla yiyip içerek sütü arttıramazlar. Önce anne sütünü arttırmak için gerek var mı sorusunu sormak gerekiyor. Bir anne sütünün yetersiz olduğunu düşündüğü zaman arttırmak için çabalar. Yetersiz süt üretiminin bir göstergesi olmalı. Bebeğinizin çok emmek istemesi ya da göğüslerinizin gerginliğini kaybetmesi sütün yetersiz olduğunu göstermez. Sütünüzün yetersiz olduğunu en objektif olarak bebeğin kilo alışından anlarsınız. Eğer bebeğiniz haftada 125 gr ve daha fazla alıyor ise sütünüz yeterlidir ve arttırmak için bir çabaya girmenize gerek yoktur. Ancak bebeğiniz haftada 125 gr’dan daha az alıyorsa yetersiz süt düşünülür. Bu durumda ilk yapılacak şey eğer biberon veriyorsanız önce onu kesmelisiniz. Bebeğe gereken ek gıdayı kaşık, kaşık biberon, enjektör gibi yardımcılarla verin. Bebeğin biberona alışması memenizi tutmasını bozacak, bebeğinizi rahat süt akışına alıştıracak ve bebek memeyi daha isteksiz emecek ve hatta reddedecektir. O halde bebeği kötü emme alışkanlığına iten biberon bırakılmalıdır.
İkinci dikkat edeceğiniz husus bebeğinizin memeyi nasıl kavradığını gözden geçirmenizdir. Bebeğiniz memeyi acıtarak emiyor ise bebek hiçbir zaman yeterli süte ulaşamaz. Başarılı bir emzirmede can acımaz. Canınızın acıması bebeğin memeyi yanlış tuttuğunu/kavradığını ve sütünüz olsa bile ona ulaşamadığının göstergesidir.
Üçüncü olarak emzirme sıklığını arttırmalısınız. Süt üretiminde tek hormon prolaktin hormonudur. Sütü arttırmak bu hormonu arttırmak demektir. Bu hormonu arttıran en kuvvetli uyarı bebeğin memeyi doğru şekilde ve sık sık emmesidir. Emzirme sıklığını arttırmak birkaç gün içinde sütünüzü arttıracaktır.
Dördüncü olarak gece emzirmeleri tavsiye edilir. Çünkü sütü yapan ve arttıran prolaktin hormonu gece emzirmelerinde 2 kat daha fazla üretilir. Bir şekilde Tanrı gece emziren kadını bu şekilde ödüllendirir. Siz de sabah şiş göğüslerle kalkmazsınız. Anne sütünü arttıran çaylar, bol sıvı ve malt içecekler denenebilir ancak fazla kalori almak sütünüzü arttırmayacaktır.
Anne sütünün kalitesi diye bir kavramdan söz edilebilir mi? Beslenme anne sütünün kalitesini etkiler mi?
Şöyle ki, anne sütünün koku ve rengini yenilen içilen gıdalar değiştirebilir. Anne sütünde bulunan temel besleyici öğeler ise vücut depoları kullanılarak sabit kalır. Bunun için dengeli beslenme şart. Örneğin; her gün bir yumurta, iki bardak süt ya da eşdeğer yoğurt haftada dört gün kırmızı et, haftada iki kez balık, beyaz et, günde yarım avuç ceviz, badem, her gün üç farklı meyve ve bol salata öneririm.
Kimi bebekler emdiği halde neden kilo almaz?
Bir bebeğin memeyi emmesi sütü aldığını göstermez. Eğer bebeğiniz kısa süre emiyor ise o bebek sadece ön süt denen sulu ve şekerli sütü alır. Memenin arkalarındaki son süt denilen yağlı süte ulaşabilmesi için bebeğin memeyi uzun emmesi gereklidir. Bebekler emmeyi öğrendikçe bu süre kısalır. Bebeğe asıl kilo aldıran işte bu son süttür. Kısa süre emdikleri için son süte ulaşamayan bebekler saat başı emseler dahi yeterli kilo alamazlar. Bir diğer husus bebeğin memeyi doğru kavramasıdır. Bebek memeyi doğru kavramadığı zaman ( ki genelde acı ile beraberdir) bebek saatlerce memeyi emse de arkalardaki son süte ulaşamaz.
Son olarak sütün akışının psikolojik yönü unutulmamalıdır. Arkalardaki son sütü öne taşıyan, emzirmedeki ikinci önemli hormon oksitosin siz endişeli, gergin, acılı ve güvensiz olduğunuzda çalışmaz. Bu durumda bebek memeyi doğru kavrayıp, uzun süre emdiğinde dahi oksitosin görev yapamadığı için bebek arkalardaki son süt denilen yağlı süte yine ulaşamaz.
Emzirilen bebeğe özellikle ilk 6 ay içinde su verilmeli mi?
Anne sütünün %90’dan fazlası zaten sudur. Çok sıcak havalarda bile bebeğinizin su ihtiyacını karşılar, sadece daha sık emzirirsiniz. Su verilmesine gerek yok.
Anne sütünün bebeklere faydaları ne sizce?
Anne sütü ile beslenme doğal ve sağlıklıdır. İçeriği bebeğinizin tüm ihtiyaçlarını (karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineral) 6 ay boyunca karşılayacak özelliktedir. Yapılan araştırmalarda, sadece anne sütü ile beslenen bebeklerde orta kulak iltihapları, ishal, üst solunum yolu enfeksiyonları ve çocukluk çağı obesitesi, kabızlık, besin alerjisi, anemi, pişik, kolik ağrılarının çok daha az görüldüğü bulunmuştur. Yine bu çocuklarda ileriki yaşlarda okul başarılarının ve IQ ortalamalarının mama ile beslenen bebeklere göre daha yüksek olduğu saptanmıştır.
Prematüre doğum yapan annelerin sütünde daha fazla antikor ve büyüme hormonu bulunur. Anne sütünün ana şekeri kolay sindirilen laktozdur. Barsak sistemini zararlı mikroplardan koruyan laktobasillus florasını oluşturur ve kalsiyumun daha iyi emilmesini de sağlar. Protein oranı diğer memelilerinkine göre düşük olmasına rağmen yapısındaki whey proteini denilen antikor ve büyüme faktörleri içeren kısmı daha fazladır.
İnek sütündeki alerjenik beta laktoglobulin insan sütünde bulunmaz. Anne sütünün yağ içeriği bebeğin hassas sindirim sisteminden rahatça geçebilecek yapıdadır ve sinir hücrelerinin gelişiminde çok önemli olan çoklu doymamış yağ asitlerinden zengindir. İçerisindeki demir ve kalsiyum mamalara göre 6 kat daha fazla emilecek özelliğe sahiptir. D ve K vitaminleri dışında bebeğinize gerekli bütün vitaminleri içerir. Hazır mama endüstrisinin bu kalitede bir mama üretmesi bugünün teknolojisi ile mümkün değildir.
Emzirme problemlerinden olan mastit neden oluşur ve çözümü nasıl olmalı?
Mastit denilen meme dokusu iltahabı doğum sonu erken aylarda çok sık görülür. En çok sebebi yanlış emzirmelere bağlı oluşan meme başı çatlaklarıdır. Bu çatlaktan giren mikroplar meme dokusunda infeksiyona neden olurlar. Ayrıca memenin tam boşalmaması da enfeksiyona zemin hazırlar.
Mastiti önlemek için bebeğin memeyi kavramasına özen gösterilmeli, bebek memenizi acıtmadan emmelidir. Bebeğinizi emziremediğiniz zamanlarda memeyi sağarak rahatlatmanız da infeksiyon riskini azaltır. Bu arada el yıkama alışkanlığının da önemini hatırlatmak gerekir. Kendini memede şişlik ve kızarıklık, bitkinlik, titreme ve 38 dereceyi geçen ateş ile gösteren mastit durumunda gecikmeden uygun antibiyotik verilmelidir. Bir yandan da mastitli memenin boşaltılması gerekir. Bunu bebeğin yapmasında sakınca yoktur. Biriken süt ile aşırı gerginleşmiş olan meme dokusu antibiyotiğe zor cevap verir. Memenin emzirilerek ya da sağılarak rahatlatılması önemlidir. Mastit durumunda penisilin türevi antibiyotik alırken emzirmenin sakıncası yoktur.
Anne sütünün bebeğe yetip yetmediği nasıl anlaşılır?
Bebeğiniz emerken ne kadar emdiğini, yetip yetmediğini o an bilemezsiniz. Olgun süt dönemindeki bebekler günde açık sarı renkli en az 5-6 kez idrar ve altın sarısı renkli en az 1-2 dışkılama yapıyorlarsa, uzun dönemde ise haftada en az 125 gram kilo artışı mevcut ise sütün yeterli olduğu düşünülür. Bu sayıların üzerinde idrar sayısı ya da kilo artışı normaldir.
Bebeğin doyduğu ya da doymadığı anlaşılabilir mi?
Bebeğiniz doyduğu zaman özellikle son sütteki yağlı kısma ulaştığında genelde kendisi emmeyi bırakır ve uykuya dalar. Siz bebek memeyi bıraktığında bir damla süt sağarak elinizle yağlı mı yapışkan mı olduğuna bakabilirsiniz. Ön süt parmaklarınız arasında yapışkan bir kıvam bırakırken son süt yağlı bir his bırakır. Bu şekilde bebeğinizin son süte ulaştığını anlayabilirsiniz.
Mama verilen bebekler tekrar emzirmeye döndürülebilir mi?
Bir sorundan dolayı mama ile beslenmeye alışmış bebekler tekrar emzirmeye dönebilirler. Bunun çok örneği vardır. Burada sorun mama verilmesi değil, mamanın hangi yolla bebeğe verildiğidir. Emzirmenin ilk günlerinde bir sorundan dolayı bebeğinize sürekli biberon verdiğinizde bebeğiniz biberon rahatlığına alışır ve bu bebeği tekrar memeye döndürmek zordur. Meme dokusu süt ürettikçe yeni sütü daha kolay üretir. Bu açıdan memeyi hafızası veya öğrenme yeteneği olan ayrı bir canlı gibi düşünebilirsiniz. Bunun için sürekli süt üretmesi yani çalışması gerekir. Çalıştıkça daha kolay ve daha çok süt üretmeye başlar. Meme emzirilmediği zaman körelir ve süt yapımı azalır.
Bebeğe mamanın biberonla verildiği dönemde iki şey olur. Birincisi bebek biberon rahatlığına alışır ve ikinci olarak meme dokusu çalışmadığı için süt üretimi azalır. Tekrar memeye dönülmek istendiğinde bebek memeyi emmenin zorluğuna katlanmak istemez, biberon hızını ve rahatlığını arar, ağlayarak memeyi reddeder. Meme bir süredir çalışmadığı için süt hızlı ve bol akmaz. Ayrıca memeyi emmek biberonu emmekten çok daha zahmetlidir. Bebekler bu zahmete girmez ve ağlayarak memeyi iter.
Biberona alışmış bebeğin memedeki davranışı çok tipiktir. Bu tabloya yüreği dayanmayan anne bebeğini daha fazla zorlamak istemez ve tekrar biberona döner. Bebeğinize mama vermek zorunda kaldığınızda bunu kaşık, kaşık biberon ya da enjektör ile yaparsanız bebeğinizi memeye tekrar başlatmak çok daha kolay olur. Mama ve biberon ile beslenmeye alışmış bir bebeği memeye döndürmek mümkündür ancak çok uzun saatler boyu uğraşmak, sabırlı olmak ve biraz da bebeğin ağlamalarına dayanmayı gerektirir. Çoğu annenin yardımsız bunu başarması zordur. Bebek nasıl kolayı seçiyorsa anne de kolay yolu seçer.
Bebekler neden ağlar, sadece aç olduğu için mi?
Bebeğiniz sadece aç olduğu için ağlamaz. Altı ıslak olduğunda, gazı olduğunda, kolik ağrıları nedeniyle, kendini güvensiz hissettiğinde de ağlayacaktır. Doğumu takip eden ilk beş gün kolostrum denilen yoğun antikor, büyüme hormonu içeren bir süt gelir. Kolostrumun pek çok üstün özelliğinin yanı sıra bazı dezavantajları vardır. Kolostrum miktar olarak azdır ve yağ içeriği düşüktür. Süt genellikle beşinci günden sonra miktar ve yağ içeriği olarak artar. Sütün beşinci günden sonra bu artmış ve yağ içeriği olarak zenginleşmiş haline olgun süt adı verilir. Dolayısıyla olgun süt gelene kadar bebeğiniz az ve yağsız bir sütle beslenmektedir. Bu nedenle sürekli emmek isterler ve ağlarlar. İlk beş gün bebekleri genellikle açlıktan ağlarlar. 10’uncu günden itibaren en çok ağlama nedeni ise kolik ağrılarıdır. Anneler ise gerek ilk günlerdeki ağlamalara ya da 10’uncu günden sonraki kolik ağlamaları karşısında sütümüz yetmiyor diye paniğe kapılıp ya kendilerini gereksiz strese sokarlar ya da ek gıdalara yönelirler.
Kolikli bebeklerde bir başka sorun daha olur. Bebek kolik nedeniyle ağlarken genellikle biberon ile mama verildiğinde susar ve emer. Bu aslında bebek aç olduğu için değildir çünkü kolikli bebekler çok güzel büyüyen kilolu bebeklerdir. Kolikli bebeğin biberonla susması bebeğin emme güdüsünün ve biberonun hızlı akışının yarattığı keyiftir. Biberon bitince çoğu zaman ağlamaya devam edecektir. Kolikli bebeğin ağlarken biberon verilince susması emziren annede ‘evet bak benim sütüm yetmemiş’ duygusuna neden olur. Tekrar söylüyorum kolikli bebekler sütünüz bol geldiği için güzel kilo alan bebeklerdir lütfen endişe etmeyin.
Kilo problemi olan emziren annelerimize kilo verme sürecinde önerileriniz var mı?
Emzirmek çok kolay ve yararlı bir kilo verme yöntemidir. Siz kilo verirken bebeğiniz bu dünyada bulabileceği kendisi için en uygun ve yeterli besini almış olur. Bebeğini sadece anne sütü ile besleyen bir anne bu ekstra iş için günde 400-600 kalori harcar. 1,5-2 saat koşu bandında tempolu yürüyüş yaptıktan sonra koşu bandının ekranında yakılan kalori kısmında 500-600 kalori arasında bir şey yazar. Yani bebeğinizi emzirmek size her gün kılınızı kıpırdatmadan neredeyse iki saat spor yapmış gibi kalori harcatmaktadır. Bu sizin kilo vermenize yardım eder. Tabiî ki bu kaybedilen kalorileri fazlasıyla yerine koymamak şartıyla. Emziren annelerin pek çoğu bu harcadıkları ekstra kaloriler nedeniyle açlık hissederler. Bu özellikle tatlı açlığı şeklinde olur. Topluma yerleşmiş olan ‘yemezsen sütün olmaz klişesi’ vardır. Bu yanlış algı tatlı açlığı ile birleşince, bir de üstüne insan doğasındaki yemek sonrası iyilik hissi eklendiğinde emzirmenin kilo verdirici özelliğinden pratikte çok az kadın yararlanır. Tıpkı gebelikteki gibi ara öğünler yapmak, bol bol su içmek, tatlı açlığını bastırmak, kan şekerini yavaş yükselten lifli gıdalar tüketmek ya da light tatlılar ve kuru meyveler gibi besinler ile bu hissi bastırmak faydalı olur.
Sezaryen doğum yapan kadınların sütü geç mi gelir?
Sütün üretilip artması için gebe kadındaki yüksek estrojenin düşmesi ve prolaktin denilen süt hormonunun artması şarttır. Gebelik boyunca plasentadan çok yüksek miktarda estrojen hormonu salgılanır. Bu yüksek estrojen seviyesi gebelik boyunca süt üretimini önler. Pek çok kadında meme başı uygun şekilde sıkıldığında bir iki damla süt benzeri bir sıvı gelebilir. Ancak sağılmaya çalışıldığında arkası gelmeyecektir.
İster normal doğum ister sezaryen her ikisinde de doğumdan kısa süre sonra plasenta rahim duvarından ayrılır ve vücuttan atılır. Her iki doğum şeklinden sonra annenin bebeğini emzirmesi ile bolca süt hormonu prolaktin salgılanır. O halde emzirmenin olmazsa olmaz iki şartı her iki doğum şeklinde de mevcut ise neden toplumda sezaryen doğumlardan sonra sütün geç geldiğine ilişkin bir düşünce olmuştur? Bunun izahı ve düzeltilmesi mümkündür. Bunu açıklamak için normal şartlarda sütün nasıl geldiğini anlatalım ve sezaryenli kadınlarda neden sütün biraz daha geç geldiğini izah edelim.
Sütün başarılı bir şekilde gelmesi için:
*doğum yapan annenin huzurlu ve mutlu olması gerekir
*emzirmeye ilk yarım saat olmaz ise ilk bir saat içinde başlanmalı
*başarılı bir emzirme için anne dik oturmalı ve bebeği vücuduna yakın tutmalı
*sık sık emzirmeli
*beslenmesine dikkat etmeli
*sütün güzel akması için canı acımamalı ( sütün akmasını sağlayan oksitosin hormonu doğum yapan hastanın her türlü acısından etkileniyor)
Şimdi bu gerçekler ışığında sezaryen ve sütün geç gelmesi klişesindeki yanlış anlaşılmaları açıklayalım. Toplumda sezaryenli kadınların sütünün geç geldiğine dair yaygın bir kanı vardır. İnsanların bu kanıya varmaları boşa değildir ancak sebebi sezaryen değil sezaryenin genel anestezi ile yapılmış olmasıdır. Bildiğiniz gibi sezaryende epidural anestezi uygulaması son 10-15 yıldır yaygınlaştı. Bu süreden önceki sezaryenler neredeyse hep genel anestezi ile yapılıyordu. Ayrıca sezaryende kullanılan cerrahi teknik farklı idi. Hastanın karın duvarındaki bütün tabakalar tek tek dikiliyor ve bu durum ameliyat süresinin uzamasına neden oluyordu. Neticede hasta bir ameliyata gitmenin stresini ve endişesini yaşıyordu. Bir yandan ameliyat düşüncesi diğer yandan genel anesteziden uyanamama düşüncesi gebenin anneliğe ve bebeğe odaklanmasını güçleştiriyordu.
Emzirmeye doğru başlangıç erken başlamaktır. Yani doğumu takiben ilk yarım ya da bir saat içinde emzirmeye başlandığında bebekler memeyi çok doğru kavrarlar, istekli bir şekilde bir saate yakın emerler. Bu ilk emzirme tecrübesi hem anneye moral vermekte hem de meme uyarısının dolayısıyla sütü üreten prolaktinin erkenden artmasına imkan veriyordu. Genel anestezi ile eski cerrahi tekniklerle yapılan sezaryen zaten uzun sürüyor ve sonra hasta ayılma denilen bölümde bir saat bekletildikten sonra odasına çıkabiliyordu. Bu durum ilk ve erken emzirmenin kaçmasına neden oluyordu. Doğum sonu ilk bir saat içinde emzirmeyi kaçırdığımızda ise bebekler 7-8 saat uykulu bir hal almakta ve emzirmeye başlamak toplamda 10 saate yakın gecikiyordu.
İlk emzirmeyi kaçıran annenin derdi bununla bitmiyordu. Genel anestezi ayılma sonrası da sorunlara yol açıyordu. Hastanın ağızdan gıdalara başlanması için gaz çıkartması bekleniyor ve bazen hasta gaz çıkartmadığı için bir bazen iki gün serum ile destekleniyordu. Serum verilse bile bu durum bire bir oral beslenme gibi olmadığı için yeni annemiz bitkin düşüyor ve morali bir kez daha bozuluyordu. Etkin emzirme için dik durmak gerekiyordu. Genel anestezi ile sezaryende hasta yatağına geldiği andan itibaren ameliyat ağrısını fazlası ile hisseder. Bu durum annenin dik oturarak emzirmesini zorlaştırır. Dik oturamadığı için bebeği desteklemekte zorlanır. Desteklenmeyen bebek memeyi tutmakta zorlanır. Hastanın bu ameliyat ağrısını normal ağrı kesiciler ile kesemezsiniz. Morfin türevi ilaçlar veririz. Bu ilaçlar anneyi uyutur, süte geçer bebeği uyutur ve sık sık emzirme kuralı da işlememiş olur.
Sonuçta genel anestezi ile sezaryen olduğunuzda anestezi stresi ve genel anesteziyi vücuttan atmakta zorluk, ilk emzirmenin kaçırılması, ameliyat yeri acısından dolayı sık sık emzirmenin tam uygulanamaması ve oral beslenmeye gecikmeli geçilmesi gibi sebeplerden dolayı sütün geç gelmesi şaşırtıcı değildir. Oysa bu sebeplere bakıldığında hepsinin bebeğin sezaryen ile doğmasından değil genel anestezi kaynaklı olduğunu görürüz. Ancak emzirmedeki gerçeklerden ziyade algıların yönettiği bir dünyada insanların sezaryeni bundan sorumlu tutmaları çok doğaldır. Son 10-15 yıldır artan epidural anestezi sayesinde genel anestezi stresi azalmış, anne bebeğini doğduğu anda görmüştür ve daha ameliyat sürerken bebeği ile tensel temas kurmuştur. Ameliyat tekniği kısalmış, ameliyat sonu ayılmada kaybedilen süre kazanılmıştır. Sezaryen sırasında takılan epidural anestezi kateteri spinalden farklı olarak ameliyat sonrası hasta taburcu olana kadar durmakta böylece hastanın ağrısı çok daha iyi giderilmektedir. Hasta morfin almadan ağrısını çok daha iyi giderirken dik durup emzirme kabiliyeti artmıştır. Epidural anestezi sonrası bağırsak etkilenmesi olmadığı için oral beslenmeye çok çok erken ( hemen sonra sıvı, 2 saat sonra çorba-püre) başlanabilir. Bu da hastanın kendini çok daha iyi hissetmesine neden olmaktadır. Epidural anestezi ile sezaryende anne-bebek yakınlaşması ilk anda kurulur, ilk emzirme kaçırılmaz, ağrı çok daha iyi giderildiği için sık sık emzirme ve dik durma daha kolay olur. Böylece epidural sezaryenli kadınlar için emzirme ve sütün gelmesi normal doğum yapan kadınlar gibidir.
Son olarak annelerimize söylemek istediğiniz şeyler var mı?
Emzirmenin size ve bebeğinize faydalarını düşünün. Size ve bebeğinize doğal olarak bahşedilmiş bir iksir gibi. Siz ve bebeğiniz bundan sonuna kadar faydalanın. Kendinize ve tabiata güvenin… O dünyadaki en büyük mucize olan bebeğinizi size veren kudret için süt çok da zor olmasa gerek. Vücudunuz bebeğinizi dünyaya getirdi. Sütünüz de gelecek. Yeter ki sabırlı olun, bebeğinize yardım edin. Sezaryen-normal doğum emzirmede fark etmez ancak sezaryende epidural anestezi tercih edin. Unutmayın o aranma, emme ve yutma gibi reflekslerle doğuyor ama bunları nasıl kullanması gerektiğini ona siz öğreteceksiniz. Emzirmek acı vermez. Eğer canınız acıyor ise vakitlice yardım isteyin. Bebeğinizi biberona alıştırdıktan ve sütünüz iyice azaldıktan sonra değil. Sık emzirin, gece emzirin her istediğinde emzirin. Bebeğin memeyi doğru ve tam kavramasının işin püf noktası olduğunu hatırlayın. Bebeğin emmesinin ve sütün üretilmesinin tekrarladıkça kolaylaştığını unutmayın. Emzirmenin psikolojik bir yönü olduğunu, huzurlu ve mutlu olduğunuzda zaten sütünüzün daha iyi geldiğini göreceksiniz. Göreceksiniz ki biraz çaba gösterecek, gerekirse vaktinde yardım alacak ancak sabrınızın, emeğinizin ve şefkatinizin karşılığını alacaksınız.
Sağlıkla kalın,