Prof.Dr. Vedat Köseoğlu, Çocuk Doktoru
Vedat Hocam, bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Bu mesleği seçmenizde ne etkili oldu?
İlkokul sıralarında iken doktor olmaya karar vermiştim. Lise de ise arkadaşlarımın hatıra defterlerine çocuk doktoru olacağım diye notlar yazmıştım. Çocukluğumdan beri çocuklarla ilişkilerim iyidir, ben onları çok severim onlar da beni severler. Ayrıca çocuklar nettirler, varsa var yoksa yoktur onlarda. Dolayısıyla onları muayene etmek bulguları net olarak değerlendirmek erişkin hastalara göre daha kolaydır.
Siz çok ünlü bir çocuk doktorusunuz, sizden randevu almak cesaret istiyor, çünkü yer bulunamıyor. Bebekleri çok geç saatlerde bile muayene ettiğinizi duyduk. Bu ilgiyi neye borçlusunuz hocam?
Yıllar önce serbest hekimlik yapmaya başlarken işimi hep ideallerimin arkasından giderek yapacağım demiştim. Asla sıradan olmak istemedim. Bu benim genel hayat felsefemdir zaten. Herkesin yaptığı işi yapmanın, hem kendinize hem de başkasına bir faydası yoktur. Yenilik ve farklılık yaratmalısınız. Ün, şan, şöhret sizin dışınızda gelişen göstergelerdir ve bu sizin yaratıp geliştirdiğiniz değerlerin ikincil sonuçlarıdır. Önce iyi, hatta çok iyi olmak için kendinizi geliştirmeli ve yeni ufuklar yakalayabilmelisiniz. Diğerleri zaten kendiliğinden gelecektir ve böyle elde edilen başarılar kalıcı olurlar.
Randevularımız gerçekten yoğun açıkçası da bu bazen üzüntüye yol açıyor, gerçekte herkese mümkün olduğunca yetişmeye çalışıyoruz. Ama bazen erken tarihlere randevu veremediğimiz oluyor. Günlük çalışma saatimiz 14 saate ulaşıyor. Sanırım toplumda akılcılık geliştikçe bireyler daha net çözümlere, daha doğal yaklaşımlara yöneliyorlar. Mümkün olduğunca az ilaç kullanmaya ve çok sınırlı laboratuvar tetkik yapmaya çalışıyorum. Bunun yerine ailelerin eğitimine önem veriyorum. Bu da doğal olarak bir farklılık yaratıyor olabilir.
Annelerimiz en çok neden emzirsinler bebeklerini?
Bir kere anne sütü muhteşem bir besin, ona kesinlikle hiç kimsenin itirazı yok. En kaliteli mama bile onun yanından geçecek durumda bile değil. Bir kere hazır, annenin kalkıp mama hazırla gibi bir sorunu yok. Her zaman ve her yerde verilebilir. Steril ve temiz. İkincisi anne sütüyle beslenenlerin zeka düzeyleri kesinlikle mamayla beslenenlere göre daha yüksek ve onlarda alerjik reaksiyonlar daha az görülüyor ve bu iki nokta çok önemli farklılık.
Ama bazen anlamakta güçlük çekiyorum, anneler benim sütüm yaramıyor, yetmiyor diye geliyorlar. Gerçekte her annenin sütü kendi yavrusunu besleyecek kadardır. Bu kesinlikle net bir durumdur. Sütü azaltan en önemli faktör annenin morali ve çevre baskısıdır. Bebeğin beslenemediği net olarak kanıtlanmadıkça ASLA formül mama kullanmıyorum.
Emzirme döneminde annenin beslenmesi ne kadar önemli?
Bu konudaki cevabım çok net anne sağlıklı ve düzenli bir diyet ile besleniyorsa kesinlikle ek bir takviye veya diyete ihtiyaç yoktur. Doğal olanı budur. Bazen anneler aşırı beslenerek sütlerinin daha kaliteli olacağına veya artacağına inanıyorlar.
Anne sütü kalitesi diye bir kavramdan söz edebilir miyiz? İyi beslenen bir annenin sütü daha kalitelidir diyebilir miyiz?
Anne sütünün kalitesinin arttırılacağına inanmıyorum. Eğer öyle olsa çok beslenen aşırı yiyenlerle, zar zor bir şeyler bulup yiyenlerin sütlerinin bebekleri beslemesi açısından farklılıklar olması gerekirdi. Yeterli ve dengeli beslenme esastır. Süt zaten temel faktörleri vermek zorunda olduğu için dışardan siz ona müdahale edip de daha kaliteli hale getiremezsiniz.
Peki o zaman annelerin kafein tüketmemeleri nasıl açıklanabiliyor?
Şimdi o ikisi birbirinden farklı. Birisi beslemek için… Siz sütü veriyorsunuz ama siz dışardan bunları içtiğiniz zaman içine başka şeyler giriyor ama o onun içinde olmaması gereken şeyleri koyduğumuz için oluyor. Yoksa siz falan besini daha fazla yiyerek süt içinde yüzde bir miligram olması gereken şeyi iki miligrama çıkarmıyorsunuz. Sütün yapısı değişmiyor. Ama siz dışardan sütte olmaması gereken şeyleri aldığınız zaman onları koymuş oluyorsunuz. Örnek kahveden normalde olmayan bir ürün ya da madde süte geçmiş oluyor bu sefer.
Bazı bebekler emzirildiği zaman kilo alıyorlar, bazı bebekler almıyor, bunun annenin beslenmesiyle ilgisi yok mu?
Çok kilo almak sanki çok besleniyormuş anlamında ya da sütü kaliteli anlamında algılanıyor. Yenidoğan döneminde bir bebek alması gereken günlük toplam miktardan kilo başına 170 ml iken bir bebek 200 ml içiyordur birisi, öbürü 130 içiyordur. Aslında ikisinin sütü de iyidir, sonuçta eşitler ama miktar olarak birisi diğerinden daha çok alıyordur o kadar.
Ama hiç kilo almıyorsa eğer o zaman tabi başka faktörlere bakmak lazım. Sütü farklı ya da süt kötü, süt yaramıyor değil başka sorunlar olabilir, örneğin çocuğun idrar yolu enfeksiyonu vardır. Çünkü idrar yolu enfeksiyonları bebeklerde erişkinlerdeki gibi klinik bulgular çıkarmıyor, çocuk kilo almıyor görünüyor sadece. Sarılık varsa uzuyor. Anne besliyor besliyor, çocuk kilo almıyor. Annenin morali önemli burada, çok önemli. Moral iyi değilse istediği kadar uğraşsın genelde başarılı olamıyor. Onun için orada başka şeylere bakmak lazım. Yani bir yandan ishali vardır fark etmiyordur, kusması vardır vs.
Peki çocuk çok emdi çok kilo aldı, bunu engellemek gerekir mi, burada bir sorun var mı?
Orada bir şey yok, hayır, anne sütünden hiçbir şey olmuyor. Anne sütü istediğinde vücut ağırlığı kadar üst değerlere gidebilir, sınır yok.
Peki kilo alımının sınırı 600-900 gr aylık mı olmalı?
Günlük ve değişken… Şimdi ilk üç aylık dilimde günlük ortalama 30 gr alınıyor zaten. İkinci üç aylıkta 20, üçüncü üç aylıkta 15, dördüncü üç aylıkta 12’ye düşüyor. Ama 1 yaşından sonra günlük ortalama 8’e düşüyor. Ama insanlar şöyle bir şey bekliyor. Her ay bir kilo alsın. Öyle bir şey yok zaten. Grafikteki çizgilerden birine paralel artması gerekiyor sonuçta.
Hangi koşullarda size göre mama desteği yapılabilir?
Bir kere bebeği tartmak lazım… Bir sürü faktöre beslenmenin yeterli olup olmadığı açısından bakılabilir ama onların bir kısmı değişkenlik gösterebilir, kişisel. Yani çiş yapması, kakası, ağlaması, verince uyuması, uyumaması vs gibi faktörler değerlendirilebilir ama bunlar net değillerdir. En net olanı kilosuna bakmaktır. Bunu yaparken de tabi insanlar şöyle bir şey yapıyor. Bir bu terazide tartıyorlar, bir o terazide tartıyorlar. Bir kere teraziler arasında farklılık oluyor zaten. Onun için bebeği mümkünse aynı terazide ve aynı şekilde, tam çıplak tartmak lazım. Yani 4 gün, 5 gün besliyorsunuz. Birinci tartı ile ikinci tartı arasındaki günlük ortalama değeri çıkarmanız lazım. O sizin için o ayda beklenen ortalama değerden aşağıdaysa eğer o zaman yetmiyor demektir zaten.
Mesela çocuk iki aylık, siz ölçüyorsunuz günlük 15 gr almış. O zaman yeterli değil tabi. O durumda destek yapmak lazım. Onun için de önce bir kere anneyi motive etmek lazım, bu çok önemli. Buradaki en büyük sorun annelerin motivasyon eksiklikleri. Çünkü çevresel faktörler ve evdeki büyüklerle çocuk bakmak, çok kötü bir şey. Yani insanlar sürekli negatif yönde etkiliyorlar. Hamilelerin istisnasız hamilelikleri boyunca bütün arkadaşları onların başına gelmiş ne kadar kötü ve negatif şey varsa onları anlatıyorlar. Hiç böyle iyi bir şey anlatan yok. Daima sorun yükleyerek gidiyorlar. İnsanlar bir doğum yapıyor ve ondan sonra başıma ne gelecek diye beklemeye başlıyorlar. Sanki bir şey gelecekmiş gibi. Halbuki tek yaptıkları şey bebeği kucaklarına alıp bol bol emzirmek. Başka hiçbir tane işleri yok. Ama bu emzirmek bazen onların konforunu bozuyor doğru. Ama bebeğin de hayatının en hızlı büyüdüğü dönemi ilk 3 aylık dönem, ağırlığını katlayarak gittiği dönem. Ne ile büyüyecek beslenmesi lazım sonuçta. Onu da emzirmek gerekiyor ve sürekli emmek istiyorlar.
İşte anne sütünün en önemli özelliği, sindirime gerek duymaksızın vücut tarafından emilebilir durumda. Yani hiç sindirim gerekmiyor. İçiliyor ve emiliyor. O yüzden de midesi sürekli boş. Çünkü orda beklemiyor, sürekli emmek istiyor, o açığı kapatmak için. Ama onlar için şöyle bir şey var, verelim uyusun. Anne kendi konforunu öne çıkarmaya başlıyor. O zaman negatife düşüyor. Etraftakiler bu aç, mama verelim diyorlar.
7.aya kadar hiçbir şekilde karışmıyoruz zaten bebek ne kadar emerse. Ama 7. aydan sonra gece beslenmesi artık onun lehine olmadığı için geceyi kesip gündüzü de saatli hale çeviriyoruz. O zaman çok güzel gidiyorlar zaten. Çünkü geceleri onun uyuması gerekiyor artık.
Peki anneler bebeklerinin doyduğunu nerden anlar?
Eğer şüpheleniyorlarsa mutlaka tarttırmaları lazım. Öbür türlü olmaz. Çünkü bütün Türk çocukları annelerinin gözünde daima açtır ve üşürler. Anneye sorarsan aç yani. Tartıyorsunuz, çocuk 40gr almış günde ama anne, aç diyor. Düşünsenize… Onun için pozitif rakama bakmak lazım. Yoksa büyüklere bırakırsanız onlar sürekli aç diyorlar çünkü.
Peki hocam bebeğin memeden mutlu ayrılması, uykuya dalması da onun doyduğunu göstermez mi?
O her zaman uymayabilir, özellikle ilk 2- 2,5 aylık dönemde memeye yapışık yaşar yani. O bir dönem zaten, 3.haftadan sonra. Onun için o beklenen bir şey. Yani bu da sürekli emiyor bu aç. Büyükler onu yapıyorlar zaten. Halbuki çocuk sürekli emmek istiyor. Koyuyorsunuz, geri geliyor. Bu 2-2,5 aya kadar böyle sürüyor zaten. Ondan sonra daha seyrek emiyor. Ama işte büyükler onu şöyle görüyor, bu aç, veriyorsun uyumuyor, hala emiyor, senin sütün yok demeye başlıyor ve gerçekten negatif etkiliyorlar.
Anne sütü arttırılabilir mi? Bunun için anneler neler yapabilir?
Anne sütü arttırılabilir. Bunun için üç faktör gereklidir. Bunlar da annenin morali ve pozitif güdülenmesi en önemli ve ana faktördür. Anne pozitif olarak desteklenir ve moral olarak yüksek tutulursa kesinlikle sütü artacaktır. Onun dışında iki faktör ise bebeği bol ve sık emzirmek ile bol sıvı tüketmektir.
Hocam ek gıdaya geçişi besinlerle tanıştırma olarak değil de bebeğin karnını doyurmak olarak yanlış mı anlıyoruz acaba?
Anneler iki şeyi karıştırıyorlar. Bebeği beslemek başka bir şey, beslenme tekniğini öğretmek başka bir şey… Bizim programımızda 4. aydan sonra öğretmeye başlıyoruz. Yani teknik öğrenmesi gerekiyor. Bebek 6. ayın sonuna kadar sadece anne sütüyle beslenecek. O kesin ama beslenecek. Şimdi öğrenmek başka bir şey…
4.aydan itibaren bazı yiyecekleri ona ay ay başlayarak onun tekniğini öğrenmesini sağlıyorsunuz. 6. aydan sonra sizin sütünüz tam kapasite olsa bile onun ihtiyacını yavaş yavaş artık karşılayamaz hale geliyor kaçınılmaz bir şekilde. Ama buradaki amaç öğretmek… Siz öğretirseniz eğer 4. ayda öğretmeye başlarsanız eğer o da 7. ay civarında bunu öğrenmiş hale gelecek. Yani sizin sütünüzün artık ihtiyacı tam karşılayamadığı yerde o da teknik olarak öğrenmiş olacak.
Birkaç sene önce yayınlanmış bir çalışma vardı. 4. ayda başlananlarla 6 ayda başlananları karşılaştırmışlar. 4’te başlayanların performanslarının daha iyi olduğu görülmüş. Onun için bizim buradaki çocuklar çok güzel yemek yerler. Öğrene öğrene gittikleri için. Eğer anne sabrederse çocuk teknik olarak öğrenmiş oluyor.
Bebeklerde ateş annelerde bir parça telaşa neden olabilir, gereksiz bir şey mi bu acaba?
Ateş bir savunma sistemidir aslında, ilaç vermek bile gerekmiyor. Konfor için veriyoruz. Bir kere çocuğun ateşini düzgün bir dereceyle ölçsünler, ölçtükleri yer önemli. Kulaktan ölçmek bebekler için uygun değil mesela. Doğru okumanız çok zor yani, onun için diğer yöntemler daha güvenilir.
Yüksek ateşle havale arasında bir ilişki var mı hocam?
Bu biraz da yanlış bilgiden kaynaklanıyor. Ateşin yüksekliği ile havalenin arasında bir ilişki yok ki. Ateş düşürücüleri yalnızca konfor için veriyoruz gerçekte. Çocuk 38’de bile havale geçirebilir, 40 olması gerekmiyor. Boşuna telaşlanıyor insanlar ve boşuna bu kadar çok ilaç veriyor. Çocuğa ateşten bir şey olmuyor, ama ilaçtan olacak yani.
Çocuğun hastalıklara karşı dirençli olabilmesi için aileler neler yapmalı?
Ben şöyle şeyler duyuyorum, şu ilacı verdim, bunu verdim. Öyle bir şey yok ki. İnsan bağışıklık sistemi ancak birisi tarafından uyarılırsa çalışıyor, yani bir bakteri sizi uyarırsa çalışıyorsunuz, bir hafıza hücresi oluyor. Mikroplarla temas etmesi gerek. Hasta olmak gerekiyor. Çocuğun bağışıklığı ancak öyle gelişiyor.
İlaç kullanmadan doğal yöntemlerle hastalıklara karşı daha güçlü hale gelebilir miyiz?
Yok, öyle bir şey yok. C vitamini verdim, hasta iyileşti. Sizin bağışıklığınız neyse o kadar yani. Yapacağınız şey hastalıklarda istirahat etmek, bol sıvı almak, gerekirse ağrı kesici alabilirsiniz yani ağrınız varsa. Antibiyotik gerekiyorsa onu kullanacaksınız. Yoksa siz hani onu yedim bunu içtim diye öyle bir şey olmuyor. Şimdi televizyonlarda gördüğümüz insanları dinlesek başım için şunu yapacağım, gözüm için şunu yapacağım. Akşama kadar başka hiçbir şey yapmadan bunları yapıp yiyip içmek lazım yani. Öyle olması lazım, düşünsenize… Öyle bir şey yok.
Kış olsa da çocuğu dışarı çıkarmak gerekir mi?
Tabi canım her gün yani. Bizim halkımız soğuktan korkuyor. Soğuktan hasta olunmuyor ki. Öyle bir şey yok. Eğer öyle olsa bütün Kuzey ülkelerinin hasta olması lazım. Kış olunca banyo yaptırmıyorlar bizim ülkemizde.
Peki hocam bir çocuk doktoru olarak annelerimize söyleyeceğiniz son şeyler nelerdir?
Bir kere, bebeklere bakarken ilk fırsatta onları öbür odaya atmaya çalışıyorlar. Böyle bir şey yok. Bebeğe sarılıp uyumak gerekiyor. Çok mutlu oluyor çocuklar. Genellikle 2,5 yaşa kadar sarılıp yatmak lazım. Bebeklerini bol bol emzirsinler ve mümkünse evde büyükler olmadan çocuğa baksınlar.
Çok teşekkür ediyoruz hocam, yoğun programınıza rağmen sorularımızı cevapladınız…
Ben teşekkür ediyorum…