Nebahat Keskin, Diyetisyen
Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Nasıl girdiniz bu mesleğe?
2002 yılında ilk 5 tercihimin içerisindeydi diyetisyenlik. Aslında puanlar gelmeden önce aklımın ucundan geçmeyen bir meslekti. Alternatiflerim neler düşünüp hani Ankara’da da kalmam gerekiyordu. İlk bir alternatif, geleceği olur, diye bu mesleği çok ayrıntılı araştırmadım, birazcık tesadüfen…
Ülkemizde biraz öyle oluyor sanki, tesadüfen seçiyoruz…
Aynen öyle, ama yani bilinçli de olsam 1000 kere seçeceğim meslek bu olurmuş. O yönden çok şanslıyım. Tesadüfen de olsa sevdiğim işi buldum. 2007 yılında Hacettepe Üniversitesi’nden mezun oldum. Şu anda yine aynı bölümde yüksek lisansımı devam ettiriyorum. Bu dönemde bitecek. Çeşitli hastanelerde, kurumlarda ve özel merkezlerde çalıştım. Şu anda bir özel üniversite hastanesinde çalışma hayatıma devam ediyorum. Poliklinik ağırlıklı gidiyorum, genelde danışanlarım oluyor. Geniş bir perspektifim var; çocuk, genç, yaşlı, hamile, emziklilik dönemi. Beslenme düzenlemesini bir şekilde danışanlarımla beraberce yönetmeye çalışıyoruz. Mesleğimi seviyorum.
Hamilelikte beslenme sizce neden önemli? Hep önemli, önemli derler. Bir de hamilelikte genelde annelerin ilk 1-2 ayı bulantı ve kusmayla geçer. O dönemde bir şey de yiyemezler. Hangi aydan sonra beslenme hamileler için önem taşıyor?
Hamilelik dönemi, hakikaten çok önemli bir dönem… Neden diye sorarsanız, çünkü yeni, sağlıklı bir nesil üretmeye tamamen birebir etkili oluyor beslenme. Hatta hamilelik döneminde değil hamileliğe başlamadan planlı gebeliklerde iki ay öncesi çok önemli. Eğer besin rezervlerin yeterliyse kaliteli, hastalıklara yakalanma riski düşük bir bebek dünyaya getirme şansın da artıyor. Bu hem toplumumuz için hem de sağlıklı nesiller için de çok önemli. Aslında hamilelik dönemine başlangıç dönemi demek bile geç sayılabilir.
Hamileliği düşünen, karar veren bireylerin beslenmesinde dengeye çok önem vermesi lazım. Her şeyden en önemlisi çeşitli vitamin, mineral değerlerine, her şey yolunda mı, yerli yerinde mi diye ilk başta baktırması lazım. Hamilelik öncesi dönemine özel demir depolarını arttırıcı, folik asitleri dengeli şekilde besleyici, omega 3’ü düzenli alan bir beslenme sistemine geçmesi gerekiyor ki bu durum bebeği ilerleyen yaşlarda bile etkileyebiliyor. Çünkü 30 yaşında diyabet olup olmamasını bile o anki beslenme etkileyebiliyor. Risk etmenlerinden bir tanesi…
Çocuğun hayatında o kadar önemli aslında…
Aynen öyle, sağlıklı nesiller yetiştirebilmemiz için…
Biz tabi hep hamilelikle başlıyor diye biliyoruz ama hamileliğin öncesi de var. Annelerin daha da erken bu beslenme işine el atması gerekiyor.
Aynen öyle, ben bebek sahibi olmayı düşünüyorum diyen her bireyin beslenmesine, bir şekilde bebeği için dikkat etmesi gerekiyor. Kendi sağlığı için de… Çünkü rezervleri boşsa bebek bir şekilde ondan alıyor, eksik de olsa. Özellikle mesela yeterli kalsiyum almayan anneler, menapoz döneminde ciddi kemik erimesine rastlıyor. Mesela anne örnek veriyorum, 25 yaşında, bir 25 yıl sonraki kemik erimesine neden hamilelikte yetersiz kalsiyum alımı bile olabilir. O yüzden anne için de bebek için de çok önemli.
Aslında menapozdan önce bile emzirme döneminde annenin saçı dökülüyor, dişi dökülüyor, kemikle ilgili problemler yaşayabiliyor. Beslenmeye dikkat etmezse o zaman da bile annenin vücudu alarm veriyor.
Aynen çok haklısınız, menapozda da peak (tepe) yapıyor.
Peki hamile bir anne, aydan aya bebeğinin geliştiği organlara da bağlı olarak farklı besinler tüketmeli, bunlar bebeğin gelişimini destekler, deniyor. Var mı böyle bir şey sizce?
Aslında haklısınız, var böyle bir şey. Biz hamileliği 3 trimesterda düşünüyoruz. 1.trimester ilk 3 ay, 2.trimester 3-6 ay ve 3.trimester 6.aydan son döneme kadar.
İlk 3 ayda önemli olan şey bebek için, demirin yeterli olması. Bebeğin anne rahminde tutunması, sağlıklı bir gelişim sağlaması için demir yönünden annenin zengin beslenmesi lazım. Nedir bunlar? İşte kuru meyveler, kırmızı et, pekmez yine bu dönemde yağlı tohumlar da, koyu yeşil yapraklı sebzeler de demir yönünden zengindir. Bu besinlerden yeterince beslenmesi gerekiyor.
Ama eğer annenin kilosu normalse ve bir miktar fazla kilosu varsa bu dönemde alınan kilolar genelde fuzuli oluyor. Almasına gerek yok. Ama anne zayıfsa tabiki işler değişiyor. Bu dönemde bir 3 kilo alması lazım. Ama kilosu normal ve bir miktar kilosu fazla olan anneler, bu dönemden kilo almadan çıkmayı başarmalılar. Bu da karbonhidratı yönetmekten geçiyor.
Bu noktada karbonhidratı nasıl yönetir anne? Daha zengin, daha kaliteli karbonhidratlar seçerek. Tam buğday ekmeği, çavdar ekmeği mesela ekmek tercihlerimiz bu olmalı. Daha lifli besinler tercih ederek daha çok işlenmiş beyaz pirinç, ondan sonra makarna vs. besinleri hayatımızdan biraz kısıtlayarak çıkartıp bu dönemi dengeleyebiliriz. Bu dönemde böyle bir şey var.
Bir diğer sıkıntı da ilk 3 ayda aşırı şekilde bulantı, kusmanın olması. Bu dönemlerde de anne yetersiz beslenebiliyor, özellikle demir açısından. Onun için de hani ufak öneriler vermek gerekirse tabiki zor bir dönem. İlk kalkar kalkmaz hiçbir şey yemeden kuru galeta tüketmeleri. Aralarda sarı leblebi almaları biraz mide bulantısının önüne geçebilir. Daha çok kuru, ızgara tarzı besin tüketmeleri, yağlı besinlerden uzak kalmaları, yine bu dönemde alması gereken besinler açısından anneye fayda sağlar. Yine hiç alamıyorsa daha çok besleyici çorbalar, çorbanın içerisine et konulabilir. Yoğurt çorbaları yine bu konuda faydalı olabilir. Kurubaklagil çorbaları örneğin… Bir porsiyonda yeterince besin olabilmesi adına.
İlk 3 ayda eğer annenin kilosu yerindeyse almasına gerek yok. Yerinde değilse dengeli bir şekilde 3 kilo civarında alması bu dönemi, o şekilde kapatması önemli, iyi ve faydalı olur onun için.
Peki bu dönemde kilo veriyorsa? O zaman zararlı mı?
Bazı anneler, ben hamile kaldım. Bana da danışan oluyor, fazla kilom var, bu dönemde vermek istiyorum diyor. Aslında bu bebek için de sizin için de riskli. Eğer annenin çok aşırı kilosu varsa 2 kiloya kadar müsaade var bu durumda. 2 kilodan fazlası hem sizin vücut dengenizi, hem bebeğin dengesini bozabilir. Bu dönemi az kiloyla atlatıp emzirme döneminde yavaş yavaş kilo vermek en akıllıcası olur.
0-3 ay arası böyle. Sonra geliyoruz 3-6 aya?
3-6 ayda artık bebeğin oluşumu, gelişimi, hani gözle görülür bir şekle gelmiş oluyor. Bu dönemde en önemli besin kaynağı kalsiyum. Kalsiyum yönünden annelerin bu dönemde çok zengin beslenmesi lazım. Süt, yoğurt, peynir, az yağlı olmak kaydıyla bu dönemde yoğun şekilde tüketmemiz gerekiyor. Tabiki genel beslenmemiz de dengeli olacak. Sağlıklı bir tabak modeli oluşturacağız. Tabağın yarısında proteinler, çeyreğinde sebze grubundan besinler, diğer çeyreğinde tahıl şeklinde bir tabak olacak ama aklımızın ucunda da hep süt, yoğurt grubundan besinler yememiz gerektiği kalmalı.
Ceviz, fındık, badem kalsiyum yönünden yine zengindir. Ama bunları çiğ tüketmek lazım. Kavrulmuş bademin yararlı yağları bozulacağı için vücuda olan yararları da azalmış oluyor. O yüzden tercih edeceğimiz fındık, badem ve bu gruptaki besinler çiğ olmalı ve bol miktarda tüketmeliyiz. Koyu yeşil yapraklı sebzeler de bu yönden zengin ve faydalı. Bunları da muhakkak tüketmeliyiz.
6. ve 9.aya gelirsek; artık bebeğin hızla ağırlık kazanımına ihtiyacı olduğu dönem. Bu dönemde hep kaçındığımız, korktuğumuz karbonhidratlar baştacımız olmalı. Bu dönemde proteinleri vücut etkili şekilde kullanması gerektiği için bir miktar daha fazla karbonhidrat almamız lazım. Örnek veriyorum, rutinde iki dilim ekmek yiyorsam, üç dilim ekmek yemeliyim. Beslenme programına bir miktar, makarna, pilav yerleştirmeliyim ki bebek etkili şekilde büyüsün. Tabi kantarın topuzunu da kaçırmamak lazım.
Artık sen hamilesin, iki kişilik yemelisin gibi bir anlayış var toplumda. Bu konuda ne diyorsunuz?
Anneleri batıran bu söz zaten. (Gülüyor) Kesinlikle öyle bir şey yok. Burada önemli olan dengeli beslenebilmek. Yani normal yediğini, şöyle düşünsün anneler, 3’te birini daha fazla arttırması lazım, bebek için faydalı olan, o kadarı yeterlidir. Karbonhidratlar da son dönemde oldukça önemli. Tüketilmeli ki bebek kaliteli şekilde gelişimini tamamlayabilsin.
Peki aşermek nedir sizce? Aşermenin annenin ya da bebeğin vücudunun istekleriyle bir ilgisi var mı?
Açıkçası bilim, o konu hakkında pek bir şey söyleyemiyor. Hani var mıdır, yok mudur bilmem ama zaman zaman vücut sesini dinlemek anneleri ihtiyacı olan bir şeye de yönlendirebiliyor. O yüzden hani annelerin bence o dönemde vücutlarını dinlemesi çok önemli. Bir de o dönem onlar için özel bir dönem. Kraliçe gibi de keyifli yaşamalarında da fayda var, diye düşünüyorum. (Gülüyor)
Aşermekle alakalı bilinen çok bir bilimsel kaynak olmamakla birlikte eğer hani annenin sağlığını tehlikeye düşürmeyecek ve keyif alacağı besinlerse uzak durmanın da bir anlamı olmadığını düşünüyorum. Anne için çok fedakarlık isteyen bir dönem olduğu için keyifle o besinleri yemesinin sağlığa da faydalı olacağını düşünüyorum.
Peki hem gebelikte hem de emzirme döneminde annelerin sofralarından eksik etmemesi gereken yiyecekler sizce neler?
Birincisi, süt, yoğurt. İkincisi balık. Bebeğin beyin gelişimi anne karnında 6.aydan itibaren başlıyor, 2.yıla kadar devam ediyor. Sonra bitiyor, kapanıyor. Hatta bebeğin bıngıldağı deriz, açık oluyor. O beyin gelişiminden dolayı açık olur. O yüzden omega 3 beyin için çok büyük yararı var. Beynin ham besin maddesi, en iyi her zaman tüketmesi gereken bir besin maddesi. Bunu da ancak balıklardan kaliteli şekilde alıyoruz.
Ceviz de bir kaynak. Cevizi de muhakkak eksik etmememiz lazım. Balığın yeri çok ayrı bu noktada. Eğer hani sevmeyenler olabilir, uygun temiz balık bulunmayabilir. Böyle durumlarda omega 3 kullanımının hem bebeğe hem anneye faydalı olacağını düşünüyorum.
Aslında bazı doktorlar mesela balığı çok önermiyorlar. İçerisinde civa taşıma riski dolayısıyla…
Temiz balık bulmak bu noktada önemli. Genelde beyaz etli balıkların örneğin levreğin, çupranın toksik madde tutucu etkisi yağlı balıklara göre daha az. O balıkları tercih edebilir. Somonda Norveç somonu tercih edebilir. Oradaki deniz daha temiz. Karadeniz somonu, Karadenizimiz biraz kirli olduğu için bu konuda toksik maddeler biriktirebilir. Bu noktalara dikkat etmekte fayda var.
Üçüncüsü su, hem gebelik hem de emzirme döneminde düzenli su tüketimi çok önemli. Gebelikte biliyorsunuz çok ödem tutan da bir dönem. Ödemleri de minimum düzeye indirmek için düzenli su tüketiminiz çok önemli. Emzirme döneminde de emzirmenin devamlılığı için düzenli su tüketimi çok önemli.
Dördüncü olarak kaliteli protein. Hayvansal kaynaklı ama yağı az olan mesela dananın sırt kısmından olan etler, tavuğun göğsü gibi, yine dediğimiz gibi balık, yumurta, peynir muhakkak annenin beslenmesinde yer alması gereken besinler. Sebzeleri söylemiyorum bile, 7’den 70’e hepimizin muhakkak her gün 5 ila 7 porsiyon sebze, meyve tüketmemiz lazım sağlığımızın devamlılığını sağlamak için.
Hamilelikte kimi anne az kilo alıyor. Kimi anne çok kilo alıyor. Kimi anne 12 kiloyla tamamlıyor, kimisi 25 kiloyla. Sizce bu farkın nedeni ne olabilir, bebeğin kilosu mu, annenin bünyesi mi, beslenme mi? Bir de hamilelikte alınması gereken ideal bir kilo var mı?
Beslenme şekli burada çok etkili oluyor, diğer etmenlerle birlikte. Beslenmenin majör etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Şimdi plasenta, rahmin suyu, bebeğin ağırlığı derken 9 kiloyla 12 kilo arasında bebeğin bir ağırlığı gelmiş oluyor. Burada da anneleri sınıflandırmak lazım, kilolarına göre;
-Zayıf bir anneyse, sağlıklı bir şekilde hamileliğini sürdürebilmek istiyorsa 12 ila 15 kilo almayı hedeflemeli.
-Sağlıklı ve kilosu normal bir anneyse 9 ila 12 kilo alması yeterli.
-Eğer annenin kilo problemi varsa bunu 6 kilo ile tamamlamaya çalışmalı.
Şimdi bazı annelerimiz kilo veremeyeceğinden korktukları için ya da vücutlarının bozulacağını düşündükleri için hususi yemiyorlar. Bu bebekleri için çok tehlikeli. Eğer sen zayıfsan ya da normal kiloluysan ve yeterince kilo almıyorsan bebeğini anne karnında koruma programına almış oluyorsun. Bebeğin doğuştan daha fazla yağlı, daha az kaslı doğmuş oluyor. İlerleyen yaşlarda hipertansiyon, kalp hastalıkları, diyabet, obezite riskini de katlamış oluyorsun. O yüzden hamileliğin şakası olmaz. Zaten emzirme döneminde etkili bir şekilde emzirirsek ki ilk 6 ay anne sütü kesinlikle tek başına şart. Mümkünse 2 yaşına kadar sürdürülmeli, bebek için. Kaliteli ve dengeli, güzel beslenmeyi yönetirsen zaten emzirme döneminde o kilolar gidecek. Bebeklerini o riske sokmasınlar, gerek yok. Sağlıklı bir bebek için en azından eğer anne kiloluysa 6 kilo almak şart.
Peki anne sütünün kaliteli olması sizce ne demek?
Anne sütünün kaliteli olması demek, bir kere şu bir gerçek, tüm dünya üzerinde en iyi teknolojiyle de üretilirse üretilsin anne sütü bütün diğer besinlerden üstün. Bunu kabul etmek lazım. Bir mamanın onun yanında esamesi bile okunmaz. Neden derseniz? Her şeyden önce mucizevi bir olay, her annenin bebeğine verdiği süt birbirinden bambaşka farklı. Bebeğin ihtiyacına göre üretiliyor süt. Bu kadar değerli ve kişisel bir süt. Hani bunun kıymetini iyi bilmemiz lazım.
Kaliteli süt deyince neyi düşünmek lazım? Her besin grubunun yer aldığı bir süt anlamına gelmelidir bu. Hani kişi hem sebze, hem et grubundaki besinleri, hem yeri geldiğinde kurubaklagilleri, hem sütünü, yoğurdunu, hem ekmek grubundan besinlerini yeterli ve rengarenk sebze ve meyveleri tükettiği zaman o sütü de kaliteli olur.
Tabiki sütün miktarı da önemli. Miktarı birinci etkileyen şey su’dur. Hani bu dönemde muhakkak anne normalde tükettiği suyun artı bir litre üstünde muhakkak süt için koymalı. Bu dönemde ortalama 3-4 litre muhakkak su tüketilmeli, bebeği sağlıklı şekilde emzirmesi için. Dengeli ve sık sık da beslenerek sütün kalitesi de bu şekilde artar.
Emzirmenin anneye ve bebeğe kazandırdıkları nelerdir?
Bebek, kuvvetli bir bağışıklıkla hayata başlamış oluyor. Anne sütü tüketen bebeklerle, mama tüketen bebekler arasında ilerleyen aşamada fark ortaya çıkıyor. Mama tüketen bebeğin kilo alma eğilimi anne sütü almış bebeklere göre daha yüksek. Öyle bir sıkıntısı var. Onun dışında güçlü bir bağışıklık sistemiyle dünyaya geldiği için hani onun vücudunun ne ihtiyacı varsa anne sütünü ona göre üretiyor. Kişisel beslenmiş oluyor. Öbürünün öyle bir şansı kalmamış oluyor ama tabi bazı durumlar oluyor, zaruri şartlar oluyor, annenin emziremediği durumlar oluyor. Bu dönemde de en iyi beslenme şekli mecburen mama olmak durumunda. Teknoloji de gittikçe artıyor, gittikçe anne sütüne benzetmeye çalışıyorlar. Hani yok saymamak da lazım. Eğer tercih yapılacaksa anne sütünden yana kullanmak lazım. Mamanın da sağlığa faydaları var. Hani mamaya da “tüh, kaka” diyemeyiz ama anne sütü alma imkanı olamayan bebeklerin yaşamını sağlıklı bir şekilde yürütebilmek için şart.
Benim kadın doğum doktorum şöyle bir şey demişti; bebeğin yağ hücreleri oluşumu bir senede tamamlanıyor. Bebeği ilk bir sene emzirirsen eğer ilerde kilo problemi olmasının önüne geçmiş olursun. Böyle bir şey var mıdır?
Tabiki ilk bir yıla kadar yağ hücreleri oluşuyor. Sayısını belli etmiş oluyor. Mesela düşünün sizin 20 tane hücreniz var, atıyorum o 10 tane olduğu zaman kilo alma ihtimaliniz de o derece düşüyor. Anne sütü çok faydalı, 2 yaşına kadar muhakkak emzirmeliyiz. Bu konuda da avantajı var tabiki.
Emzirmenin kilo vermeyle nasıl bir ilişkisi var?
Şimdi düşünsenize, bir çay bardağı 100 kalori yakıyor. Sporda koştursan 40 dk’da harcayacağın enerjiyi bir bebekte bir çay bardağı emzirerek sağlamış oluyorsun. Şimdi annelerimiz geleneksel bir beslenme türünü tutar; çok şerbetli, tatlı, şurup tarzı şeylerde beslendiği zaman sütünün daha çok artacağını düşünüyorlar. Aslında sıvı alımından kaynaklı artıyor, o yanıltıcı bir sonuç. Bebeğin ihtiyacı olan annenin düzenli su tüketmesi, kaliteli protein alması, her şeyden dengeli ve yeterince beslenmesi. O yüzden şekerli gıdalardan uzak dursun mümkün olduğunca anneler. Bunun bebeğe de kendilerine de çok faydası yok. Heralde çok şeker aşermesi de oluyor, emzirdikten sonra özellikle. Daha çok hani sütlü tatlılar tercih ederlerse o dönemlerde de kalsiyum ihtiyacını da bir taraftan karşılamış olurlar. Hafif geçirmiş olurlar ve kilo vermeye de başlarlar.
Bebeklerde ek gıdaya geçişle ilgili bir şey söyleyebilir misiniz?
Tabi, ilk 6 ay eğer anne sütü yeterliyse herhangi bir ek gıdaya geçmememiz gerekiyor. 1 yaşına kadar da bebeğe her besinden denetmemiz gerekiyor. Ama nasıl yapmak lazım?
Bu neden önemli her besinden denetmek?
Çünkü 1 yaşına kadar damak tadı oluştuğu için ondan sonra reddetme ihtimali çok yüksek o besinleri tanıtmadıysak eğer.
Ne yapmak lazım? 6.ayda elma suyuyla en az alerjik etki gösterir. Elma püresiyle başlamak lazım. Takip eden süreçte yoğurtla devamını getirmek lazım. Sebze suları, tanesiz çorbalarla devam etmek lazım. 7. ve 8.aya doğru et grubundan, 6.aydan 7.aya doğru yine yumurtadan yavaş yavaş başlamak lazım.
Başlarken dikkat etmemiz gereken en önemli husus bebeğimiz her besinle yeni karşılaşıyor, alerjik reaksiyon göstermesi çok normal, olabilir. Onları yakalayabilmek için her gün bir tane besin denetmemiz lazım. Örneğin daha öncesinde hiç havuç yememiştir. Örneğin yumurta da yememiştir. İkisini aynı günde verirsek ve alerjik reaksiyon gösterirse bunun sonucunda hangisinden dolayı olduğunu yakalayamayız. Bu konu önemli.
1 yaşına kadar böbrek gelişimi tam olmadığı, yerleşmediği için tuzlu ve şekerli besinlerden uzak durmamız lazım. Özellikle bebe bisküvisiyle maalesef bu şeker işini bebeğe alıştırmış oluyoruz çaktırmadan. Bebe bisküvisi çok mantıklı değil bu dönem için.
Çocuğa zorla yedirilen yemeğin çocuğa faydası olmaz mı? Örneğin köftenin…
Fizyolojik olarak tabiki faydası var. Onun proteinini bir şekilde almış oluyor, gerekli demiri de almış oluyor ama uzun vadede olumsuz yönde alışkanlık geliştirmesine neden oluyoruz. Bu ödül ceza sistemini özellikle beslenmemizden uzaklaştırmamız lazım. Çocuğun kendisinin bir şeyler tercih etmesine yardımcı olmamız lazım.
Özellikle çocukların ilk dönemlerinde yani şöyle söyleyeyim, 2-5 yaş döneminde, çocuk senin ne söylediğinle çok ilgilenmez, ne yaptığınla ilgilenir. Eğer bebeğinin sağlıklı beslenmesini istiyorsan düzgün bir masa düzeninde, onun da sofrası, tabağı olarak mümkünse ortalığı dağıtmasına izin vererek onun yemesini istediğiniz şeyleri sizin kendinizin yemesi lazım. Böyle bir düzende istediğiniz sonuca ulaşırsınız. Öbür türlü oyalayarak yemeğini yedirdiğinizde beslenme şekli de bilinçli beslenmesine engel olur. Ne zaman tok olduğunu, ne zaman aç olduğunu algılamada sonra sıkıntı yaşar. Bu yeme bozukluğu da ilerde çeşitli sıkıntılara neden olabilir.
Peki size kilo problemi yaşayan insanlar geliyor ve onların hayatında çok şey değiştiriyorsunuz. Birisi size geldiğinde işe öncelikle nasıl başlıyorsunuz? Bununla ilgili programınız nedir?
İlk başta her şeyden önce kilo problemi çok sık gözüküyor. Bizsel nedenli olsa da birçok çevresel faktörler de var. Çok az hareket ediyoruz, çok az vaktimiz var yemek yapmaya. Çok az vaktimiz var, yürümeye. Sürekli bir şeylere yetişme çabasındayız. Bu dönemde kiloyu korumak maalesef çok zor oluyor veya her şeyden önce bir kişiye şunları hatırlatıyorum; bu konunun kendini yargılaması gereken bir konu olmadığını. İlk başta bunun üstünde duruyorum. Bu sürecin sonucunda gelinen sonuçlar.
Kişiyle ilk başta rutin bir kan tahlilini dahiliye uzmanlarımızla birlikte bir bakmış oluyoruz. Her şey yolunda mı, bir eksik var mı, bu işin fizyolojik kaynağı var mı? Ya da beslenmeyle önlememiz gereken ya da düzenlememiz gereken fizyolojik bir sıkıntı var mı? Ona bakmış oluyoruz.
Hastanın beslenme öyküsünü ve yaşam öyküsünü alıyoruz. Saat kaçta kalkar, ne yer, ne içer, ne sever, ne sevmez, kaçta yatar, neden keyif alır? Kişinin damak tadına uygun bir şeyler yazmaya, kan tahlili izin verdikçe, gayret gösteriyoruz. Çünkü burada asıl amaç 3-5 kilo vermek değil. Buradaki asıl amaç alışkanlık edinmek. Çünkü alışkanlıklarımız bizi bu yola götürüyor. Eğer alışkanlıkları tamamen çözmezsek, değiştiremezsek tekrardan geri dönüşler oluyor. Maalesef bunu alışkanlık haline getirebilmek için de kişinin bu işi angarya olarak görmemesi gerekiyor. Kişi eğer pizza yemekten keyif alıyorsa hani sağlığını etkileyecek olumsuz bir etkisi yoksa bu durumda pizza yiyerek de zayıflayabilir.
Örnek veriyorum bir çikolatalı pasta yiyerek de zayıflayabilir. Burada asıl amaç beslenmeyi yönetebilmek, beraberce bunu konuşuyoruz, öğreniyoruz, hayata alışkanlıklar katmaya çalışıyoruz. Düzenli görüşmelerimiz oluyor. Tartı değişimlerimize göre, yağ oranındaki değişimlere göre listelerimizi değiştirip sonra da koruma programında da senin bünyen bu, bu işin matematiği bu, bu şekilde beslenirsen korumaya yardımcı olur, diye bir prensip listemiz bir dengeleyici, ona örnek olabilecek bir beslenme programı sistemi vermiş oluyoruz.
Peki son olarak annelere söyleyeceğiniz bir şey var mıdır?
Çok kıymetlisiniz, çok değerlisiniz bence. Bir bebeğin doğumu, büyümesi, eğitimi vs. çok emek sarfediyorsunuz her şey için. Eğitimi demek her şeyi demek. Ülkenin ufkunu değiştirecek olan anneler biraz da. Çok değerli ve kıymetli işleri var bence.
Teşekkür ediyoruz, ağzınıza sağlık…
Rica ederim, ben teşekkür ederim.